turancevik @ gmail.com

Günümüz çocukları aşırı şımartılmanın yükü altında boğuşuyorlar. Kuzguna yavrusu şahin görünür misali ebeveynler çocuklarını “ne istersen olabilirsin, sen özelsin “ ninnisiyle besliyorlar.

Ebeveynler çocuklarını, daha hastalanmadan doktora, dertliyse terapiste, hafif kilo aldıysa diyetisyene, ders çalışmıyorsa özel öğretmene, evde yemek beğenmiyorsa lokantaya alıştırıyorlar.

 Düzenli bir narsisizm diyetiyle beslenen çocuklar da aşırı bir özgüven patlaması görülüyor. Başkasının kanatlarıyla gökyüzünde takla atmaya bayılıyorlar. Ancak gerçek dünya ile baş başa kaldıklarında bırakın takla atmayı anında hezimete uğruyorlar.

Her sözü emir telakki edilenler, en ufak bir eleştiride sükûtu hayale uğruyorlar. Emir verir konumdan emir alır konuma geçmelerini hazmedemiyorlar. Ayaklarına taş değerse, yola küsüyorlar.

Gerçek dünyanın, acımasız rekabet kurallarıyla, işsizlik gerçeğiyle yüzleştiklerinde elleri ayakları birbirine dolaşıyor. İşsizlik, tatminsizlik ve hayal kırıklıklarıyla beslenmiş depresyon gibi sorunlarla başa çıkamadıkları için bir tür mutsuzluk hastalığına düçar oluyorlar.  

Antidepresan ilaçları eczanelerde en çok satılan ilaçlar arasında. Nasıl olmasın? Mutsuz musun? Git hap al. Yorgun musun? Git hap al. Uykusuz musun? Git hap al. Vitamin hapı, matematik hapı, fizik hapı. Zorluklarla, sıkıntılarla başa çıkmayı başaramayan bir hapçı nesil geliyor. 

Giderek de bu nesil birbirlerine çok benziyorlar.

Aynı çok satan romanları okuyorlar, aynı gişe rekortmeni filmleri izliyorlar, aynı marka ayakkabı giyiyorlar. Fikir ve düşüncelerindeki ayrımlar gittikçe daralıyor. Hazır yiyen, hazır giyen, hazıra konan, hazır bir kişiliğe bürünen, medya, pazarlama ve reklam ağları tarafından kuşatılmış bir nesil.

Her adım başı onları demlemeye, tıkınmaya, satın almaya, dolandırmaya, ayıltıp bayıltmaya davet eden, özendiren yemler var.

 Bu piyasa öyle büyük ve etkili piyasa ki bu güne kadar çocuklarımız üzerinde hiçbir dini veya milli otoritenin başaramadığını, bu medya, pazarlama ve reklam ağları başarıyor.

Bir yanda ebeveynlerin çocukları gerçek dünyadan soyutlaştıran, ütopik camdan bir fanusa resmedilmiş dünya hayali, diğer yandan sokağa çıktıklarında bambaşka bir dünyaya açılan cam fanusu patlatacak kadar afilli bir hayatın çekiciliği.

İki tarafta bu çocukların üzerine titriyor. İki tarafta bütün hayallerini bu çocukların üzerine bina etmiş. 

Ebeveynler tarafından aşırı korumacı yaklaşım, çocukların kişisel gelişimi yönündeki en büyük engel. Kişisel gelişimini tamamlayamamış çocuklar, diğer tarafın potansiyel müşterileri. Birbirini besleyen bir kısır döngü.

İki tarafça da gösterilen bu aşırı ilgi çocukların akıllarını başlarından alıyor. Çocuklar aşırı şımartılmalarının yüküyle boğuşuyorlar. Depresyon ergenlik çağındaki çocuklar arasında en büyük sağlık sorunu haline geldi.

Rahat bırakın çocukları, düşe kalka büyüsün. Ellerinizde ağrıkesici haplarla peşlerine dolaşmayın. Bırakın acılarla, üzüntülerle, sıkıntılarla yaşamayı öğrensinler.