11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan ve bu yüzden İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Sözleşme, 8 Mart 2012'de Resmi Gazete'de yayınlanmış, Ağustos 2014'te yürürlüğe girmişti. İstanbul Sözleşmesi, 12 bölüm ve 81 maddeden oluşuyordu. Sözleşmenin "aileyi yıktığı, geleneksel değerlere karşı olduğu ve eşcinselliği meşrulaştırdığı" gerekçesiyle birçok kez eleştirilmişti.

Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen 3. ve 4. maddelerin eşcinsel birliktelikleri yasal teminat altına aldığı ve bu durumun toplum yapısını bozduğu  iddia ediliyordu.

Manevi değerleri hiçe sayarak tek taraflı beyan esas alınarak hareket edilen İstanbul Sözleşmesi’nin feshi birçok aile tarafından sevinçle karşılarken, LGBT propagandacılarını rahatsız etti.

Kadın hakları meselesini LGBT odaklı tartışmaların içerisinden ayıran Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde ise şu ifadeler yer aldı:

"Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."

ERDOĞAN, “AİLE KURUMUNU ZAYIFLATACAK HİÇBİR İŞİN İÇİNDE YER ALMAYACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ailenin temelinin hedef alındığına dikkat çekerek bir konuşma yapmıştı.

Erdoğan, "Ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış, hiçbir düzenleme, hiçbir ideoloji insani olmadığı gibi meşru da değildir. Kadınlarımıza sahip çıkmada geri duracak olursak hiçbir zaman bu dünyada da ebedi alemde de Rabb'imize hesabını veremeyiz. Kadınlarımız lehine yaptığımız bunca düzenleme varken, tartışmayı değerlerimize düşmanlık aracı haline dönüştürmeye çalışan bir avuç sapkına da meydanı bırakmayacağız. Milletin millet, ailenin de aile olmasını zedeleyecek anlayışlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayacağız.

Ne kadına şiddetle mücadelemizin zafiyete uğratılmasına ne de bir avuç marjinalin aile değerlerimizi zedelemesine izin veririz. Türkiye, bin yıllara dayanan medeniyet birikimiyle insanı ve insan onurunu yücelten, aileyi merkeze alan toplum dokusuyla uygun, özgün ve öncü metinler çıkarma potansiyeline sahiptir. Şimdiye kadar oluşan uluslararası külliyatından da istifade ederek tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Hani diyordum ya 'Kopenhag kriterleri' diyeceğimize 'Ankara kriterleri' der ve yolumuza devam ederiz."