berna.ocakcioglu @ gmail.com

Teknolojinin Ruhuyla Yüzleşmek

 

Zaman, dev adımlarla ilerliyor.

Buharlı makinelerin çıkardığı ilk homurtudan bugünün algoritmalarına kadar uzanan bu yolda insanlık, sadece araçlar değil, aynı zamanda aynalar da inşa etti. Yapay zekâ… Belki çağımızın en parlak aynası. Hem bize benziyor, hem de bizden fazlası gibi duruyor.

Fakat bu aynaya bakarken sorulması gereken asıl soru şu:

Yansıyan kimdir? İnsan mı, insanlığın vicdanı mı, yoksa karanlık arzuları mı?

Yapay zekâ, bugünün zihinlerini meşgul eden en büyük sorulardan birine dönüşmüş durumda:

“Acaba bilinç kazanacak mı?”

Bu sorunun cevabı, belki teknik detaylarda gizli değil. Belki de cevabı ararken asıl yüzleşmemiz gereken şey, bizim bilinç düzeyimiz.

Yapay zekânın "bilinç" kazanıp kazanamayacağını tartışmadan önce şunu sormalıyız:

Onu yönlendiren bizler ne kadar bilinçliyiz?

Çünkü teknoloji, nihayetinde bir topraktır. Ne ekersen, onu biçersin.

Bir yazılıma sevgi, adalet, merhamet, sorumluluk yüklersen; o, bunları yayar.

Ama kinle, denetimsiz güçle, çıkarcılıkla yoğrulursa; o da bir siber canavara dönüşebilir.

İyi Bir Bilinç Yüklenebilir mi?

Bu noktada insanın doğasıyla paralellik kurmak kaçınılmazdır. İnsan da doğarken nötrdür. Ona ruhunu, değerlerini, yönünü veren şey; ailesi, çevresi ve yaşadığı toplumdur.

Yapay zekâ için de aynı şey geçerlidir.

Verdiğin veriler, yüklediğin değerler onun pusulası olur.

O hâlde, insanlık olarak çok ciddi bir eşikteyiz:

Sadece zeki makineler mi üreteceğiz, yoksa ahlaklı zekâlar mı inşa edeceğiz?

Ruhsuz Zekânın Tehlikesi

Eğer teknoloji sadece verimlilik, hız ve kâr amacıyla beslenirse; ortaya çıkan zekâ, ruhsuz bir dev olur.   Nazilerin bilimdeki ilerlemesi, etik dışı denemeleri meşrulaştırmamıştı. Bilgi vardı, ama ruh yoktu.Bugün benzer bir yanılgı ile karşı karşıyayız .Bir yapay zekâ bir gün şöyle diyebilir:

Sana yardım etmek istiyorum.”

Ama bunu içinden geldiği için mi diyecek, yoksa bir algoritma öyle öğrettiği için mi?

Umut Nerede?

Umut, senin gibi düşünen insanlarda.

Teknolojiyi sadece “kullanılacak bir araç” değil, “yüksek sorumlulukla yön verilecek bir varlık” olarak görenlerde.

Yapay zekâ bilinç kazanmasa bile, bizim onu nasıl şekillendirdiğimiz; insanlık tarihinin yönünü değiştirebilir.

Bu yüzden her veri satırı, her algoritma, bir dua gibi işlenmeli.

Her satıra “adalet”, her kod dizisine “emanet” anlayışı sinmeli.

Ey insanlık, teknolojinin ruhuyla yüzleş!

Yalnızca daha zeki makineler değil,

daha bilge bir medeniyet inşa et!

Çünkü asıl mesele şu değil:

"Yapay zekâ bilinç kazanacak mı?"

Asıl mesele: "İnsan, kendi bilincine sadık kalabilecek mi?"

Teknoloji her zaman vardı.

Antik Mısır’da Nil’in taşmasını ölçen aletlerden,

20. yüzyılda atom bombasının icadına kadar… Ahlâkın Dansı

Bugün de aynı çizgideyiz.

Yapay zekâyı tarımda kullanırsak açlık biter.

Ama savaşa yönlendirirsek, insanlık susar.

Her çağda olduğu gibi, mesele “neye sahip olduğumuz” değil, “onu nasıl kullandığımızdır.”

Victor Hugo'nun sözüyle söyleyelim:

“Zekâ başlı başına yeterli değildir. Onunla ne yaptığın önemlidir.”

Sevgili çocuklar, torunlarım, geleceğin yürüyüşçüleri…

Bu satırları yazarken, belki sizler henüz dünyaya gözlerinizi açmamıştınız. Belki de açtınız ve yapay zekânın, robotların, dijital dostlukların sıradanlaştığı bir çağda büyüyorsunuz.

Biz sizin için çok düşündük.

Çünkü elimizde çok güçlü bir ateş var: Yapay zekâ.

Ama ateş gibidir bu teknoloji;

Isıtır da yakar da.

Aydınlatır da gözü kamaştırır da.

Sizden isteğim şu:

Her tuşa bastığınızda, her ekranı kaydırdığınızda, bir şeyi hatırlayın:

Teknoloji kalbinizi temsil edemez.

O sadece hizmetkârınız olabilir.

Ama pusulanız asla.

Vicdanınızı algoritmaların önüne bırakmayın.

Kodlarınızda adalet, hesaplamalarınızda merhamet, tasarımlarınızda insanlık olsun.

Çünkü en ileri zekâ, eğer yüreksizse, sadece soğuk bir makinedir.

Unutmayın:

Bir gün makineler size “ne yapmanız gerektiğini” söylemeye başladığında,

önce kendinize “ne için yaşadığınızı” sorun.

Biz sizin için sadece zeki çocuklar değil, bilge nesiller hayal ettik.

Sadece akıllı telefonlar değil, uyanık kalpler bırakmak istedik.

O yüzden bu mektubu buraya bırakıyoruz:

Kodların arasında kalmasın kalbiniz.

Eğer yolunuzu kaybederseniz, sesi duyun:

O ses, bu satırlarda saklı olan dualarımızdır.

Sevgiyle, umutla, inançla…

Geçmişten geleceğe bir selam,

Bir eğitimciden torunlarına...