8 Mart Dünya Kadınlar günü yaklaşıyor. Öyle eşitlik, cinsiyet ayrımcılığı gibi çok alışıldık cümleler kurmayacağım. Sosyoloji tahsil etmiş bir eğitimci ve tarihçi olmam hasebiyle her toplumun kendi sorununa ait şifasının, derdinin dermanının bünyesinde, kendi köklerinde ve özünde olduğuna inanıyorum. Ne zaman ki ailede, toplumda kadın bizim kadim değerlerimizdeki yerine ve tahtına oturursa o zaman şiddet ve kadının hak ettiği yerde olması ile ilgili her türlü sorun çözülecektir.
Önceliğin kadının emeğini görmeye vermekte olduğuna inanıyorum. Kadının emeğinin görmezden gelindiği, taktir edilmediği her yerde kaos vardır. Evde emeği görmezden gelinen eş, anne, kız evlat kedini değersiz hisseder. Hâlbuki ne kadar önemlidir evdeki o işleyiş, o dokunuşlar, en küçüğü bile çok değerlidir. Çok da zor değildir ‘Eline sağlık ne kadar güzel olmuş’ demek. O yuva için ev için ne kadar önemli olduğunu hissettirmek. Aile içinde mutluluk birbirine ve dışarıya yansır anne mutlu ise çocukları da mutlu olur.
İslam dininde kadın bir anne, bir öğretmen ve mükemmel bir terbiyecidir(eğitimcidir). Çocuk ilk ve en temel ahlaki bilgilerini, dünyayı, çevresini annesinden öğrenir. Çocuğun terbiyesi, yetişmesi, güzel alışkanlıklar kazanması, yararlı bilgilerle donatılmasında öncelikli pay kadındadır, annededir. Her kadın aile ocağında, yuvasında ilk eğitimi veren bir öğretmendir.
Toplumda kadına yönelik şiddetin de sona ereceği yer ailedir. Aile ne zaman ki güçlenir ve yuva içinde kadın hak ettiği değeri görür, mutlu olursa, bilinçli ve bilgili, bilge anneler olursa mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirecek sevgiyle yetişen bu çocuklar toplumun sağlıklı yetişkinleri olacaktır.
Bir söz vardır “ Bir evde mutlu bir kadın ve kendini rahatça ifade edebilen çocuklar varsa o evin babası takdiri hak etmiştir”
Bir yuva içinde eşler birbirine, anne babalar çocuklarına teşekkür eder, taktir ederse o yuva içinde bireyler kendilerini, mutlu, güvende ve değerli hisseder. Bu güven ve değer duygusu dışarıdaki iletişime de sirayet eder.
Aile toplumun en büyük değeridir ve o değer kadının değeriyle eş bir şekilde gelişir...
Bir küçük hikâye ile bitirelim;
Küçük çocuk annesine geldi ve ona elindeki kâğıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne silerek kuruladıktan sonra kâğıdı okumaya başladı:
Çiçekleri suladığım için: 5 lira
Bu hafta odamı temizlediğim için: 1 lira
Alışverişe gittiğim için: 50 kuruş
Küçük kardeşime baktığım için: 1 lira
Çöpü döktüğüm için: 2 lira
İyi bir karne getirdiğim için: 100 lira
Toplam borç: 109 lira 50 kuruş
Annesi, umutla kendisini süzen oğluna baktı. Eline bir kalem aldı; kâğıdın arka yüzünü çevirdi ve şunları yazdı:
Seni dokuz ay karnımda taşıdım: Bedava
Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım: Bedava
Senin için dua ettim: Bedava
Yıllar boyu değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm: Bedava
Senin için geceler boyu kaygı duyup, uykusuz kaldım: Bedava
Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım, giysilerini yıkadım, ütüledim: Bedava.
Canım oğlum bunların hepsini topladığım zaman gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün; bedavadır çünkü.
Oğlu, annesinin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı ve “Anneciğim seni seviyorum” dedi. Sonra annesinin elinden kalemi aldı ve kâğıda büyük harflerle şunları yazdı:
HEPSİ ÖDENMİŞTİR...