İLK SATIR …..
İlkler aslında hem zor, hem güzel, hem heyecan verici, hem unutulmaz olur. İnsan doğası , fıtratı mıdır bilinmez, hepimizin ilkleri ayrı ve özeldir yaşam denen senaryo içinde.
Sürünen bebeğin ilk yürüyüşü, emeklemekten kurtulup özgürlüğüne kavuşması. İlk çıkardığı diş. Sonrakiler ilgisini çekmez ama ilk diş, mutluluk kaynağı olur ebeveyne. İlk defteriniz, ilk silginiz, ilk sevgiliniz. İlk çocuklar ayrı sevilir. İnsan aslında fıtratında sakladığı tonla kodla donanımlı, kiminin farkında , kiminin değil. Alışkanlıklarımız monotonluğu ve yaşanmışlığı getirdikçe ilkler daha da ehemmiyetini artırıyor hayatımızda.
Bu ilk yazımız… İlk tanışmamız, ilk merhabamız, ve ilk satırlarımız. Bu anlamda benim için ayrı bir mutlu yanı var sizlere ben geldim buradayım demenin. Naçizane elimiz yetmez, dilimiz dönmez ya, ufak tefek paylaşımları anlatabilirsem ne mutlu bana, anlatamazsak da şimdiden haklarınızı helal edin..
Gözlerimizi kapatıp, hayat sahnesindeki ilkleri düşününce, insan yaşlandım ben demeye başlıyor. Süregelen yaşantıyı hafsalalar anımsayınca yaşı unutup baş döndürücü filmde kendine düşen rolü devam ettiriyor.
Sözün hayırlısı güzel olandır, hayır olanı konuşabilse insanlık, kötülükler sesini kesip iyilikler haykıracak uluorta....
Bugün hayatınıza gelin yeni ilkler katın, hayır adına yeni güzellikler başlasın. Küçücük şeylerle yaşantınızı değiştirin, kendinize iyilik yapın, eve farklı yoldan , hiç kullanmadığınız, daha yeşil bir yol seçin,oradan gidin. Bu zamana kadar hiç almadığınız bir ciklet ya da çikolatayı alın, tadını varın, küçükbir olay ama bir ilk olsun sizin için.
Okumam dediğiniz bir gazeteyi alın, ön yargılarınızdan sıyrılın, güzel olan, doğru olan fikri değil kendinizdeki ilki yaşayın. Katılmasanız da her fikrin bir beyinden türediğini bilin, olması gereken ölçüde saygın durun.
Tanımadığınız çocuk ya da çocuk kümesinin içine dalın, hadi oradan bu yaştan sonra demeyin ... Evet , o yaştan sonra aralarına girin futbol oynayın. Çocukluğunuzdan aklınızda kalan bir oyun öğretin onlara, Kendi ilklerinizi yaparken insanların hayatlarındaki ilklere de imza atın. Yaşamınız, öylesine boşa zaman geçirmekten bir tık üste çıksın.
Bidonlarla su alın, ağaçları, bitkileri sulayın. Yeşil bugün sizin elinizden ilk kez su içsin. Ki size oksijeni sağlayana bugün ilk kez teşekkür edin.
En sevdiğiniz tatlıdan bolca yapıp, aşure günü, mevlit vs olmaksızın insanların dağıtabileceğinin ilkini hem yaşayın hem gösterin. Eşinize, dostunuza, komşunuza dağıtın. Öylesine, içimden geldi, nedeni yok deyin. Neden yüklemeden iyilikte ilkin olabileceğini anlatın.
En sevmediğiniz, asla iletişim kurmam dediğiniz kişiyi arayın, hal hatır sorup, iyi dileklerde bulunun. Kalbiniz ve ruhunuz nefret hissinden ilk kez bu kadar tepe noktada uzaklaşsın. Siz ya da o kişi ölünce madem geçecek hırsınız, madem ölüm alacak bedeninize renk veren kanı, canı, niye yaşarken kalsın ki ruhunuzu kirleten kötü hissiyat. Bir telefonla ve ilk kez vicdanınızı, bedeninizi, ruhunuzu arındırın. Öğretin muhatabınıza ki, insan isterse fezaya çıkabiliyor ya, bunun daha zor olanını kendini aşıp, içindeki beni dinlemeden bir başkası için egosunu ezebiliyor.
Kişinin en büyük galibiyeti kendi içinde kazandığıdır. İçinizdeki savaşı kazanın ve bir ilki yaşayın.
İlk kez boş verin ve söz verin sizi en çok üzeni bir daha hatırlamayacağınıza, ilk kez deneyin kötü şeyleri unutacağınıza, ket vurun kötü olana,
İlk kez aldığınız nefesin kıymetini bu kadar fazla bilin. Madem bir solukluk hayat, madem her şey o nefesin içinde, o halde en çok nefesinizi sevin.
Bugün yaşantınızda yeni ilklere ve yeni güzelliklere adım attığınız ilk gün olsun, bugün beyninizdeki devrim, gördüğünüz penceredeki yeni açı olsun, Bugün kendinize bir iyilik yapın, her ne varsa olumsuz ve olumsuza yönelik tamamına set çekip, hayır adına ilkleri kurun ve yaşayın.
Bugünün adı, ne salı, ne pazar olmasın. Bugünün adı hayra dair ilk olsun.
Hayırlı ilkler içinde şen kalın...
DOÇ. DR. TUBA IŞIK KİMDİR?
21 Ağustos 1980 yılında Erzurum'da merhaba dedim hayata. İlk, orta, lise, üniversite ve yüksek lisans eğitimimi dadaşlar diyarında tamamladım. Doktora eğitimimi İstanbul Üniversitesinde tamamladıktan sonra, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Halkla İlişkiler Ve Reklamcılık Bölümüne doktor öğretim üyesi olarak başladım. Doçentlik unvanımı yine aynı üniversitede, dijital iletişim, iletişim çalışmaları alanlarında aldım. Uzun yıllar ve hala ticaretle de ilgilenmekteyim. Uluslararası bir firmanın uzun süre yöneticiliğini yaptıktan sonra, kendi şirketimi kurma imkanını verdi Rabim. İnsanı insana dair her şeyi güzel olanın hatırına sevmeye çalışan, kafatası içindeki beyni sorgulamak adına kullanmayı doğru bulan, kendi halinde, neşeli ve barışık bir insanım. Nasip olduğu ölçüt ve süreçte sizinle satırlarla birlikte olmayı isterim.
Hayata dair satırlarınız, huzur ve afiyet üzerine yazılsın…