ugurgencer4134 @ gmail.com

İnsanları yoran şey; prosedürler, kurallar, sistemler ya da işleyiş değil...

Asıl yoran; yetersizliğini egoyla maskelemeye çalışanların, kendilerine bile yakışmayan egolarıdır.

Ego bir savunma değildir, bir illüzyondur.

Bugün hangi kapıdan girsek, bizi karşılayan önce insanlar değil; onların şişirilmiş benlikleri oluyor. Kimi zaman bir müdür odasında, kimi zaman bir doktorun koridorunda, kimi zaman bir kamu görevlisinin bakışlarında, kimi zaman da bir siyasetçinin yürüyüşünde karşımıza çıkıyor bu benlikler. Kimi zaman da sosyal medyada -kendine hayran ama içten içe çürümüş cümlelerin satır aralarında.

İnsanları çoğu zaman sistem değil, sistemin içine sızmış kırgın ruhlar yorar. Yetersizliğini üstünlükle kapatmaya çalışan bir bakış, bir karar, bir söz… Bunlar prosedürlerden daha yorucudur. Çünkü bir sistem, yanlış bir insanla cehenneme dönüşebilir.

Gerçek yorgunluk, iş yükünden gelmez.

Gerçek yorgunluk, anlam boşluğunda büyümüş egolardan gelir.

Egolarda bireysellik yoktur çoğu zaman.

Çünkü o şişkin egolar, kendi gücüne değil, sırtını dayadığı koltuğa, bir soyada, bir gruba, bir unvana yaslanır.

Kendine ait olmayan bir güçle büyüyen egonun sonu kaçınılmazdır: Kibirle çarpılmış, boşlukla çevrilmiş bir benlik.

Ne acıdır ki bazı insanlar, gölgesini bile kendine sadık sanır.

Oysa insanın gölgesi bile sadece güneş varken yanındadır.

Güneş kaybolduğunda, gölge de gider.

Tıpkı arkasındaki destek çekilince, o "kibirli benliğin" geriye koca bir hiç kalması gibi...

Bugünlerde en büyük konforumuz sade insanlar.

Kendisiyle barışık, sesi yüksek değil ama sözü derin olanlar.

Makamı değil, duruşu olanlar.

Sistemleri değil, insanları düzeltmeye ihtiyacımız var belki de.

Çünkü hiçbir kural, içinde ruhunu kaybetmiş insanlarla işlemez.

Yanlış anlaşılmasın; egoları kendilerine büyük gelen, yetkinliksiz (çapsız) insanların ne kadar iddialı göründüğünü ama aslında ne kadar sınırlı olduklarını çok iyi biliyorum. O yüzden bu tür abartılı tavırlarına tanık olmak bana komik geliyor, sadece gülüyorum."

Çok hoşuma giden bir sözle noktalıyorum:

"Varlıkla şımarma, ey insanoğlu; iflasın, küçük bir yanlışa bakar. Zulümle yürüme, ey insanoğlu; helâkın, içten bir 'âmîn'e bakar."

 

Kalın sağlıcakla.