İlahi Kudret takdir ettikten sonra bir insanın varlık gösterebilmesi için bir kadının bedeninde filizlenmesi, büyümesi ve beslenmesi gereklidir. Tanrı takdirinden sonra varoluşa en büyük katkıyı elbette kadın yapmaktadır. Kadın bedeni ergenlikten itibaren üç kadınlık hormonu ile bu hormonların yüksek ve düşük, sıralı salgılanması ile birçok bedensel ve psikolojik hal ile yoğrulur, yorulur. Sırf dünyaya bir varoluş getirmek içindir bu haller. Her ay, bir varoluş gelse de gelmese de belli bir yaşa kadar kadının bedeni bu üç hormon ile adeta ruhsal, fiziksel zorluklar yaşar. Kadından varoluşa katkısı neredeyse sınırsız istenmektedir. Yumurtayı büyütmek için östrojen, embriyonun rahme tutunup büyümesi için de progesteron ve bebeğin dünyaya gözlerini açtığında yaşaması için gerekli olan besin için prolaktin hormonu devreye girer. Buna, Tanrı’ya inananlar fıtrat der, doğaya inananlar doğa der.
Peki, bu varoluşsal süreçte tek bir hormon ile dengesi hiç bozulmadan yürüyüp giden erkekten ne gibi bir katkı beklenir? Ondan bu varoluşa bir zemin hazırlaması için hayatın öncül şartlarını yerine getirmesi düşer.
Bu yüzden sanatta, doğayı kadın, kültürü ise erkek temsil etmiştir.
Kadın insan doğasına şekil verirken erkek de yapay olana şekil verir.
Kadın ve erkeğin, insan soyunu sürdürebilmeleri için bunlar asli ve devredilemez görevleridir adeta.
Toplumsal hayatın temeli olan aile ile bir araya gelen kadın ve erkek bir taraftan insan soyunu sürdürürken, diğer yandan siyasal, sosyolojik, ekonomik, kültürel, psikolojik pek çok şey ile mücadele etmek zorundadırlar.
Her şeyin tek düze ve yavaş ilerlediği tarım toplumlarında insan sadece, basit bir psikoloji ile yaşarken ondan beklenen sadece insan soyunu sürdürmesidir.
Bugünkü dünya, insanlık tecrübesi ve gelişimi için pek büyük ilerlemeler kat etti. İnsan hakları ve maalesef onun çok çok gerisinden gelen kadın hakları alanında da pek çok ilerlemeler kaydedildi.
Kadının eğitim hakkı, çalışma hakkı, kariyer hakkı, miras hakkı, seçme ve seçilme hakkı gibi haklar bugün gelişmiş ülke kadınları için doğal haklardır. Tarım toplumunda tarlada çalışan, hayvan besleyen kadın gibi bugünkü kadın da erkeğin hayata katkısına katkı yapmaktadır.
Bugün pek çok kadın ekonomik birikim yapabiliyor ve erkeğin hayata katkısına büyük destek oluyor. Finans ve ekonomi dünyasında, üretim dünyasında, beyaz yakalı ve mavi yakalı kadınlar da tarım toplumundaki kadınlar gibi katkılar sağlıyorlar.
Her imkânın ve her çağın olumlu ve olumsuz yanları vardır. İnsanlık bu gün, bir hız çağının içine girdi. Hız ve bilişim toplumunda, yeni gelişmelerin baskısı altında erkek ve kadının ciddi bir adaptasyon sorunu var. Ne soyunu sürdürebilecek kararlar alabiliyor ne de kendisi hakkında doğru bir bilgiye sahip olabiliyor. Her şeyi, her değeri tüketmenin, hıza ayak uydurmak olduğunun ve bunun bir zorunluluk olduğunu hissediyor. Bu yüzden ne istediğini ve amacını bilmiyor. Bir boşlukta zaman tüketiyor.
Bu boşluğu ise en fazla erkek tüketiyor. Kadınla da fazlasıyla uğraşıp onu büyük bir boşluğun ya da şiddetin içine bırakabiliyorlar. Kadın, vücudunda salgılanan bu zorlu üç hormonu idare edebildiği için hayata üç kanca atarken erkek tek hormonunu nereye atacağını bilmiyor.
İnsan soyu pert! Erkeğin hayata katkısı pert!