TBMM Başkanı Yıldırım, "Bir sıkıntı yaşadığımız sır değil, bir sıkıntı yaşıyoruz. Geçmişte de yaşadık, üstesinden geldik. Bu sefer de üstesinden gelecek potansiyelimiz var, kabiliyetimiz var" dedi. Meclis'e gelecek af konusunda ise "Afla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız kapıları bu sefer kapatmış gibi gözükmüyor" dedi.
İşte Yıldırım'ın o açıklamaları;
SORU- En önemli gündem maddelerinden bir tanesi, biliyorsunuz efendim Türk-Amerikan ilişkileri. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Toplantıları için Sayın Cumhurbaşkanı Amerika’daydı. BM Güvenlik Konseyi’ndeki toplantılara katıldı ve bir konuşma yaptı. Hem BM’nin işleyişine dair eleştirileri vardı hem de Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında Trump yönetimine dair eleştirileri oldu Sayın Cumhurbaşkanı’nın.
12 Ekim’de biliyorsunuz rahiple ilgili duruşma var, bazı beklentiler var dile getirilen. Elbette yargı bağımsız ama Türk-Amerikan ilişkilerinin gidişatıyla ilgili görüşlerinizi merak ediyoruz doğrusu.
TBMM BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM- 1985’ten bu yana “Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’nin yapısında değişiklik gerekir” diye herkes söylüyor. 35 yıla yaklaşmış, değişen bir şey yok. Bu ne oluyor? Birleşmiş Milletler’in küresel sorunlara çözüm üretmede ne kadar yetersiz kaldığını ortaya koyuyor, Teşkilatın güvenilirliği, yaptırım gücünün olmadığını ortaya koyuyor. Neden? Çünkü Birleşmiş Milletler dediğiniz kuruluş ülkelerin verdiği paralarla ayakta duran bir kuruluş. En büyük parayı kim veriyor? Daimi üyeler. Daimi üyeler de diyor ki, parayı veren düdüğü çalar. Bunun charter’ında (tüzük) zaten onlara bir hak verilmiş, öyle bir hak verilmiş ki, bunlar 5’inin birden rıza göstermediği hiçbir şeyin uygulanma şansı yok. BM’nin kurulduğu 1945 yılında Dünya farklıydı. İkinci Cihan Harbi bitmiş, bütün ülkelerde insanlar artık bütün varını yoğunu, kaynaklarını bir kısmı kaybetmiş, bir kısmı savaş galibi olarak büyük bir avantaj yakalamış, yıllar geçince gelişmiş ülkeler lehine, savaş kazanan ülkeler lehine mesafe çok açılmış.
Dolayısıyla soğuk savaş döneminde işte iki kutuplu dünya bir müddet birbirini dengelemiş, ama 90’lı yılların başında o denge de kaybolmuş vaziyette. Hal böyle olunca, bölgesel sorunlar azalmıyor, artıyor.
Dünyada yaklaşık 70 milyon mülteci var. Yani 194 ülkenin demek ki 74 milyon nüfusu olan kaç ülke var? Yaklaşık 20. Son büyük ülke de mülteciler ülkesi haline gelmiş.
Neden çözüm üretilemiyor? Bu 5 biraderlerin olaylara kısa vadeli ülke çıkarları ile baktıkları için. Hâlbuki uzun vadeli ve küresel barış, refah ve ülkeler arasındaki uçurumu gidermeye yönelik hiçbir programları yok.
TBMM BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM- Şimdi Cumhurbaşkanımız da orada aslında bu büyük ülkelere bunu söylemiyor, bu işin faturasını ödeyen ülkelere diyor ki, ey kardeşim, bakın bu yapı sürdürülebilir bir yapı değildir, bu Birleşmiş Milletler sorunlara çare üretemiyor, bunlar 5 ülkenin bir anlamda hedeflerini, eylem planlarını gerçekleştirmek için kullandıkları bir platforma dönüşmüş. Bazen doğrudan yapıyorlar, bazen de işte ayıp olmasın, iç kamuoyu, dış kamuoyu değil, iç kamuoyunun tepkisini sönümlemek için Birleşmiş Milletler mekanizmasını kullanıyor, böyle bir durum var.
İşte Filistin sorunu yıllardan beri, 48’ten beri çözülemiyor. Yani olan biten bir tarafa bırakılıyor, sanki Amerikan Başkanı çıkıyor diyor ki, “herkes İsrail’e düşmanlık ediyor” , “İsrail’in ne günahı var” demeye getiriyor. Sanki İsrail bölgede baskı altında, mağdur, mazlum, Filistinliler onların canını okuyor ve İsrail’i savunuyor, bütün dünyanın önünde savunabiliyor İsrail yönetimini. Yani bunu hangi mazlum, mağdur milletlerin halkına anlatacaksın? Mümkün değil. Dolayısıyla bu ayrımcılık, dışlama gittikçe küresel barışı, istikrarı sağlayacağına buradan uzaklaşmaya sebep oluyor, işin özü o. Cumhurbaşkanımız bu konulara muhatap, bunun bedelini ödeyen ülkelere ve oranın halklarına orada hitap etti.