ugurgencer4134 @ gmail.com

Sen alanım genişlesin diye kolon kesersen

Ben tuğla örüp kat döşersem

O para hırsıyla açgözlülük yapar doymak bilmezse

Onlar işini düzgün yapmazsa

Şunlar A4 sonuna imza atarken yazana değil hatıra bakarsa

Bizler olumsuzluklara göz yumarsak

Mütehattitlerden nemalanmak uğruna gören gözler de görüp gördüğünü yazmazsa

İmar affı çıktı, nasıl olsa çıkacak  “yapı kayıt” belgesini aldım, alırım diyenler varolduğu sürece

İnşaat yapanlar özellikle siyaset içinde boy gösterip kendilerince dokunulmazlıkları olduğunu düşündükleri müddetçe

Sen, ben, o, onlar, şunlar bitmediği sürece

Gözler kör, kulaklar sağır olduğu müddetçe ne bu acılar son bulur nede geçmişten ders alınır.

“Deprem değil bina öldürür.” Sözü yine belli bir zaman dillerde dolaşacak ve bir süre sonra unutulacak!

Bence bina da öldürmez binayı “Deprem yönetmeliğine ve imara uygun olmadan yapan ve satarken taahhüt eden zihniyetinde hırsızlık olan müteahhitlerin yaptığı binalar öldürür. Unutmayın niteliksiz hırsız malından, nitelikli hırsız hem canından hem malından eder.

Ne yazık ki sadece evinin başköşesine, vitrinine sevdiklerinin resmini koyan, bayramlarda kabristana gidip dua edenler sevdiklerini bir ömür boyu unutamayacaklar her yıl dönümlerinde ciğerleri ilk günkü gibi yanacak.

Dünden bugüne meydana gelen tüm depremler sonrasında olduğu gibi elbette hepimiz yaşadığı acılar ortak olsa da bu acıları bizzat kan bağı olanların yaşadığı kadar belki derinden hissedemeyeceğiz.

Yaşanılan acıların tarifi olmaz

Yaşanan acılar kabuk tutmaz

Yaşananlara sebep olan eksiklikler giderilemez

Akan gözyaşları dindirilemez

Gidenler geri gelmez!

Rabbim herkese sabırlar versin.

Tek temennimiz bu deprem diğer depremler gibi unutulmasın!

Unutulmasın derken meydana gelebilecek depremlerde ocaklar sönmesin! Gözyaşları dökülmesin!

Depreme hazır mıyız? Sorusuna kaçımız evet diyebilecek?  Desek bile neye göre kime göre evet denildiğine de bakmak gerekir.

Müteahhitlerin bol olup adeta bina dikmek için yarıştığı yeşilin kaybolup beton yığının arttığı kedilerin bile nerdeyse bitişik nizam binaların çatısından diğer binalara geçebildiği ülkemizde bireysel olarak can güvenliğine ne kadar önem verdiğimizi de sorgulamamız gerekiyor.

Kaçımız bina alırken mutfak, banyo, iç mimari yapısı, konumu, manzarasına bakmaktan bina güvenliğine bakıyor?  Kaçımız yaşam alanına önem veriyoruz!

Ev alırken reklamına, oturan kişilerin kim olduğuna, bir de güvenlikli oluşuna bakıyoruz ancak güvenlik derken kapıdaki güvenliği sorguluyoruz. Kapı güvenliğinden deprem güvenliğini sorgulamaya fırsat bulamıyor ne yazık ki hep unutuyoruz.

İkinci el araç alırken bile ekspertiz hizmeti almak için yaptığımız araştırmalar kadar ev alırken de keşke can güvenliğimiz için araştırma yapıyor olsak!

Emsal binalarıyla “deprem görememiş” bölgelerde bu güne kadar güven kazanan, işinin erbabı olduklarını düşündüğümüz saygın iş insanı gördüğümüz müteahhitlerin gerçek yüzlerini, yaptıkları binaların güvenirliklerini olmasını istemediğimiz felaketlerden sonra daha net anlayabiliyoruz.

“Yaptıkları binalar deprem sonrası ayakta kalanlar, toz olup mezar olanlar”

Rabbim bu acıları tekrar yaşatmasın.

Yıkılan binaların ceza alan Müteahhitlerini, bunlara inşaat ruhsatı veren Belediye yetkililerini ve imardan sorumlu olanları, usulsüzlüğe göz yumanları, görmezden gelenleri, bakıp görmeyenleri kısaca üç maymun oynayanları da ortak yayına çıkartıp tanıtmak gerekir. Acılara ortak olanları nasıl ki ülke olarak hepimiz tanıdıysak sebep olanları da ekipçe milletçe tanıyıp endamlarını görmek gerekir. Elbette tek suçlu müteahhitler değildir!?

Bilim bize depremi asla unutmamamız gerektiğini söylüyor. Bu depremden de kalıcı dersler çıkarmalıyız. Deprem bizim kaderimiz miydi, felaketin bu boyutta yıkıcı olmaması için neler yapılabilirdi, soruları hepimizin karşısında büyük puntolarla duruyor.

 

Kalın Sağlıcakla,