Dünya birbirini arayan insanlarla dolu. İki kelam edebileceğimiz, hüznü ve neşeyi paylaşabileceğimiz, ümidin kandilini birlikte yakabileceğimiz hasbi insanlara susamış durumdayız.
Birbirine sırtını verip, güven içinde yarınların hayalini kurabilen, aynı mefkûre etrafında birbirine sımsıkı kenetlenmiş ruh eşini arıyoruz.
Onlarla konuşurken çekinmeden, yol yürürken kaybolmaktan korkmadığımız, kalplerinin derinliklerinde sır gibi saklandığımız yol ehlini arıyoruz.
Düşünce elinden tutup kaldıran, yaralarına merhem bulup sardıran, sinesini hariçten gelebilecek tehlikelere karşı siper etmiş, hak ve hakikat yolunda hakikat ehlini arıyoruz.
Milyarlarca insanın yaşadığı şu kocaman dünyada, kalabalıklar içinde yalnızlıktan sıkıldığımızda, sıkıntıdan piştiğimizde birbirimize iltica etmekle serinlediğimiz dost ehlini arıyoruz.
Bir insan arıyoruz. İçimizdeki ağrıyı, sızıyı taa yüreğinin derinliklerinde hissedebilen, yükümüzü hafifletmek için birazını sırtlanacak bir arkadaş, bir yaren arıyoruz.
Sen; ıstırap meyhanesinde, dertlerini yudumlarken, tertemiz ak yüzüyle sana kalbini dokunduracak bir saki arıyoruz.
Mecnun, Leylasını arıyor, bülbül konacağı gül arıyor. Arı bal alacağı çiçeği arıyor. Her birimiz sevdamızı anlatabileceğimiz işitebilen bir kulak, gözlerimizdeki parıltıyı hissedebilecek bir yürek, yarasını yaramıza birleştirebileceğimiz, halden anlar bir derviş gönüllü arıyoruz.
Bugün iki cihan serveri Peygamber efendimizin doğum günü. O kutlu mağara arkadaşını arıyoruz.
Dizini kuş tüyü yastık edip, başımızı büyük bir huzurla koyabileceğimiz Ebubekir Sıddık’ı arıyoruz.
Bizim yerimize yatağımızda ölmeyi göze alıp, gönül rahatlığıyla uyuyabilen Ebu Türab’ı arıyoruz.
Aynı hamurdan ve aynı çamurdan yoğrulduğumuz yarımızı arıyoruz.
Bazen aradığımızı buluyoruz, bazen ararken kendimizi kaybediyoruz. Bazende ben buradayım dercesine karşımızda dimdik olanca heybetiyle duran gönül erlerini fark edemiyoruz. Kaf dağında kısmetimizi arıyoruz.
Ne aradığını bilmekte önemli. Kendi ayağıyla kapımıza kadar gelenin niyetinden şüphelenip bir neden arıyoruz.
Çok şey değil görebilen gözü, işitebilen kulağı, hissedebilen yüreği olan yalnızca bir insan arıyoruz.
“Arayan herkes bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır”.