ugurgencer4134 @ gmail.com

Yumurtanın kapıya dayandığı gibi seçim kapıya dayandığında gördüğümüz manzaralar mide bulandırıyor. Neden mi? Çıkarın at gözlüğünüzü lütfen okuyun. Yazdıklarımda duyacak ve göreceklerimizin eksiği var fazlası yok. Fazla çokluk, aday bolluğu var.

Köşe başlarında yapılan kulisleri,

Bilgi sahibi olmayanların söylediği sözleri,

Laf olsun torba dolsun diye inleyen nameleri,

Cin olmadan adam çarpmaya çalışan muhteremleri,

Ortalıkta görücüye çıkmışçasına cirit atanları,

İstifa edip yine ortada kalacakları,

Sağdan soldan yankılanan hamam dedikodularını,

Kendi yalanına kendi inananları,

Söz alanları, söz verenleri,

Telefon görüşmelerinde sarf edilen itinalı cümleleri,

Başlangıçta kendisini garanti görüp ego tavan kasım kasım kasılanları, sonunda garanti dışında kalıp sodasını içip bir tarafa oturanları göreceğiz.

Acı ama gerçek yanlış kişilerle kader birliği yapanların son anda kapsam dışı kalmalarını,A4 kâğıdında ismi çizilenleri, ağır basıp son anda listeye eklenenleri de göreceğiz.

Ayak bacak oyunlarını, çekilen halayları, atılan göbekleri göreceğiz.

Şu meşhur Ankara bağlantısı olduğunu iddia eden iş bitirici olan ağır ağabeyleri hep görüyoruz maalesef yine göreceğiz.

Meclise gidip danışmanlarla görüşüp geri döndüğünde kendisini üstün gören çevresine görüşmediği kişi kalmadığını söyleyenleri nerdeyse gözünüzün içine baka baka sözde kendisine Ankara’da kırmızı halı bile serildiğini dillendiren boşa sallayanları da görüp yine güleceğiz.

Sosyal medyada poz verip, servis edenleri,

Her seçim dönemi duyduğumuz aynı kuru gürültü boş hikâyeleri,

Küçük adamları gözünde büyütüp uyandığında veya ayıldığında kendine gelip özüne dönecekleri,

İstediğini alamayınca, umduğunu bulamayınca kuyruğuna basılan kedi gibi sosyal medyada cırlayanları gördük yine göreceğiz.

İnanın yine hepsini eksiksiz fazlasıyla hem duyup hem görüp hem de güleceğiz.

Oyun aynı oyuncular ayrı olacak.

Seçim dayanınca kapıya bağıran, gruplaşanlar, sosyalleşenler değil genelde sessiz sedasız kalanlar bugüne kadar oturdu yine onlar oturacaktır masaya,

Necip Fazıl’ın dediği gibi,

Eskici bağırır,

Antikacı bağırmaz.

Pazarcı bağırır,

Kuyumcu bağırmaz.

Sadece malı ucuz olanlar kendi reklamını yapar…

Beyler bayanlar, dün söyledim yine altını çizerek hem yazıyor, hem de söylüyorum.

Bu işler bir ayakkabı, bir takım elbiseyle, afilli bol rötuşlu fotoğrafla, sonradan aktif kullanıma açılan sosyal medya hesaplarıyla, gazetelere poz vermeyle, site haberlerini sürekli sosyal hesaplardan paylaşmakla olmuyor.

Vatandaşlar artık bu gösterişlere doydu.

Boy göstermek modalıktan çıktı demode oldu.

Farklı ip adreslerinden giriş yapıp düzenlenen anketlerde bir numara olmak uğruna internet kafelere hücum edip sosyal alanda tıklanma derdine düşmenin adı ise günü kurtarmak oldu.

Bırakın anketlerin tıklanma oranlarını en önemli anket bu güne kadar yaptıklarınızla, kişiliğinizle, kariyerinizle, duruşunuzla, varsa hizmetlerinizle gönülleri kazanmışsanız ne mutlu size işte gerçek ve geçerli olan anket sonucu da budur.

Parti gücünü arkanıza almadan bireysel olarak gönüllerde yoksanız adınızı gökyüzüne altın harflerle yazdırsanız ne olur? Yazdırmasanız ne olur.

Gönüllerde olmayan bir kişinin bana göre hırsla oyana bu yana koşması “balık olmayan denizde avlanmak” gibidir.

Bu millet artık siyaset yapanların ikna turlarına, sahte gülüşlerine doydu, bu yüzden kendi çevresinde söz sahibi olanlara da insanlar inanmaz oldu.

Atılan turlar bu yüzden boş çıkar oldu.

Ne olursa olsun, hak edenler sessizce hak ettiklere yerlere ama tepeden, ama derinden mutlaka gelirler.

Benim kimsem yok, ben hizmet için bu yola baş koyuyorum, Allah izin verirse hayırlı ise olsun diyenlere parti gözetmeksizin her zaman saygım sonsuzdur. Külhanbeyliği yaparak, kendini havalarda görüp “ben olmazsam bu dava olmaz” diyenlerle hiç işim olmadı olmazda, Allah herkesin kalbine ve gönlüne göre versin. Her şey gider baki kalan sadece ve sadece insanlıktır.

Günün Sözü: Şanına güvenme bir kıvılcım yeter. Makamına güvenme bir gecede gider!