GARDAŞIM
Gittin; suyu çekildi canın, fikri deva gardaşım
Ruhuma giryan düştü, toprağa canım düştü
Gittin; yârına yâran oldun, zikri şifa gardaşım
Kendinle mahkûm ettin, ışıksız mahzendeyiz
Geceler hep karanlık, gündüze katran düştü.
Dünyamızı aydınlatan ay ile üç Süreyya yıldızı
Uçardık yedi kat göklerin vuslat penceresinde
Nur huzmesi gözlerin, tenhada çoğalırdı ziyası,
Semaya yönelirdik hûdiye, ana, kız ve gardaşım
Gittin; sabrı tükendi dilin, lafzı merhem gardaşım
Gönlüme isyan düştü, şehrime figan düştü
Gittin; yoklukta varlık buldun, şükrü derman gardaşım
Gökyüzü ruhsuz kaldı, Süreyyalar izansız
Ay cefa girdabında, doktorlar nadan düştü.
Gömdüm gözyaşlarımla karanfilimi, ilkbahara
Ruhunu, Ülkü Han’ın cennet yüreğinde sakladım
Toprak her zerresinde gülüm, aşkınla neşr olacak
Boy verip yeşerecek, her gülüşünde gardaşım
Gittin; sırrı çözüldü kalbin, özü Kur’ an gardaşım
Dervişler üryan düştü, toprağa Rahman düştü
Gittin; ebedi yurduna göçtün, sözü dua gardaşım
Yitirdim yönümü ben, pusulam imamesiz
Yollar dikenli yollar, bahtıma viran düştü.
Ey yitirdiğim güneşim, karındaşım sırdaşım
Nasıl geçiyorum bilsen, karanlık sokaklardan
Korkudan titreyen düşlerimle, sarmaş dolaş
Bir yanımda ayrılık ve hüzünle bakar ölüm
Bir yanımda vuslatı ve esrarlı sunar ölüm
Bir muamma zamanın, iki mahkûmu kaldık
Ölüm bize göz kırpar ana, kız ve gardaşım
Cennette cemalinle, buluşuruz gardaşım