Çoğu zaman kapısının önünden bile geçmek istemediğiniz soğuk beton duvarlarla çevrili yapıların ardından işitilen naif bir ses, insanın kalbine dokunan şefkatli bir bakış, insanın içini ısıtır sadra şifa olur, ruha gıda olur.
Önyargıları yargılar, duvarları kaldırır, buzları eritir, insanı kâmil yapar nezaket dili. Kibar bir davranış, nazik bir tebessüm yaraları sarar, onarır.
Soğuk beton duvarların ardından yükselen kaba bir söz, nobran bir davranış, aradaki mesafeleri açtığı gibi yapıları da yalnızlığa mahkûm eder.
Tabiri caizse gönülden düşen virane olur. Kimsenin uğramadığı, yâda uğramak istemediği her yer viranedir. Virane olmuş yerlerde daha çok baykuşlar öter. İnsanlar yanından, yöresinden geçerken korkarlar, ürkerler, tedirgin olurlar.
Korkunun hâkim olduğu her yer, eninde sonunda yalnızlığa ve karanlığa mahkûmdur.
Son zamanlarda selamı burnunun ucuyla alanlar türedi. Şöyle hafif kafasını kaldırıyor, selamı verenin kimliğine bakıyor, burnunun ucuyla mırıldanıyor ve kapılarını kapatıyor.
Bu viraneye niye geldin dercesine.
Bu hoyratlığa maruz kalınca canımız yanıyor, adam yerine konulmamışlık hissi ruhumuzu incitiyor. Bu durumda bize düşen arkamıza bakmadan, mümkünse koşar adımla oradan uzaklaşmak olmalıdır.
Bu hoyrat davranışlara uzun zaman maruz kaldığınızda, uzun zaman böyle insanlarla aynı havayı teneffüs ettiğinizde, hava kirleniyor sizde hayatta kalmak için aynı antikoru ediniyorsunuz.
Kapımızı çalan her insanı hızır gözüyle görmek lazım. Harabat ehlini hor görmek neden? Kendini hızıra yoldaş yapmak lazım. Hızıra yoldaş olmaktan imtina edenler hınzıra yoldaş olmaya meylederler.
“Hiçbir iyilik, güzel davranış yoktur ki kanatlanarak başka insanlara değmesin, bize bir bumerang olarak geri dönmesin.”
‘Nezaket kar gibidir’ diyor Halil Cibran, ‘örttüğü her şeyi güzelleştirir’.
Bir kez nezaket diliyle şifa bulanlar, şifacı olurlar. Birbirine bağlı, birbirinin kuyusunu kazmayan toplum olmayı başarabilirler.
Kapını çalan varsa, yaşıyorsun demektir. Kapını çalanın dertleriyle, sorunlarıyla hemhal oluyorsan insan olmanın erdemine nail oldun demektir. Ağlayarak kapını çalan, gönlü kırık, dünyanın yükünün altında yıkılmışlara omuz veriyorsan, gözyaşlarını nezaket diliyle siliyorsan, gönüllerde köşk kurdun demektir. Ya köşkünü viran edeceksin, ya viranelerin gönlünde köşk kuracaksın.
“Nezaket gösterileni değil, göstereni ihya eder”.