Toplum olarak çok acılar, sıkıntılar, travmalar yaşadık. Nice büyük savaşlardan büyük yaralar alarak çıktık. Açlıkla, yoksullukla imtihan olduk. Terörün vahşi yüzüyle neredeyse karşılaşmayan yuvalar kalmadı. Her seferinde hayata yeniden başlamak için acıları arkamızda bırakıp bir nevi unutma yolunu seçtik. Yeniden başlamak için, yaraları kanatmamak için unutmayı bir tedavi yöntemi olarak benimsedik.
Her acının sonunda, bugünkü gibi, “Regaip Kandilinde” yapılan dualar gibi, umutlarımızı ana rahmine bırakıp büyümesi için el açıp dualar yaptık. Umutlarımızı ekip, acılarımızı nadasa bıraktık. Her seferinde umutlarımız, acımasız bir tekmeyle düşük yaptı.
Millet olarak, unutarak acılarımızı tedavi etme, yaralarımızı sarma, geleceğe sağlıklı bir şekilde adım atma konusunda başka bir şifa metodu geliştirmemiz lazım. Unutmanın bir çözüm olmadığını gördük. Biz unuttukça birileri her seferinde yeniden daha büyük sarsıntılarla bizi yıkmaya çalışıyor.
Ayağına diken batsa, gözün görmese de acıyı hissetmez mi? Acıyı, ayağa düşürerek, unutarak görebileceği çok fazla bir yerin olamayacağını göz idrak etmez mi? Millet olabilmek, toplumsal huzuru ve barışı tesis etmek, acıyı, kederi, hüznü, sevinci birlikte paylaşmaktan geçer. Ruh ve beden gibi birlikte tepki vermekten geçer.
Vatan evlatları kırk yıldır pusuya düşürülerek şehit edilirken, birileri görmezden geliyor, birileri duymazdan geliyor. Bir türlü teröre karşı ağız birliği edemiyoruz.
Toplum olarak hemen herkes, terörün varlığımıza karşı büyük bir tehdit olduğunu kabul ediyor. Amma velakin yekvücut olarak terör ve vahşeti lanetlemek yerine, çözümü birlikte aramak yerine birbirlerini suçlayarak bu travmanın katlanarak gelecek nesile sirayet etmesine neden oluyorlar. Ayak, kolu suçluyor. Kol; gözün kör müydü diyor. Göz, aklın yok muydu diye soruyor.
Oysa acı hepimizin ortak acısı, matem hepimizin ortak matemi. Laf kalabalığı ile süslü püslü nutuklarla bu sorunun üstesinden gelmiş olmuyoruz. İçimizde hissettiğimiz acılarımızı karşılamakta, yönetmekte bir olgunluk gerektiriyor. Yaşadığımız acıdan ders çıkarıp, bu niye oldu, bundan sonra olmaması için ne yapabiliriz diye konuşmak yerine, acılarımızı yarıştırarak, sonuç alamayız.
Terör bizim, ortak hayallerimizi, ortak düşlerimizi, ortak dualarımızı elimizden alarak kendi düştüğü çukura bizi de toplum olarak çekmek istiyor. Ülkemizin geleceğini, umutlarımızı gasp etmek istiyor. Önce ruhumuzu incitip, sonra vücut bütünlüğümüzü bozmak istiyor. Ayak olmadan el, el olmadan göz, göz olmadan kulak hep eksik kalır. Bütün organlar bir birini tamamlar. İşte biz de hep birlikte bir bedenin parçaları gibiyiz. Birbirimizi suçlamak yerine, destek olmak zorundayız.
Yüreğimizden birbirimize merhameti eksik etmeyelim. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu kısır çekişmelerle bu aziz vatan için şehit olmuş Mehmetçiklerimizin ruhunu incitmeyelim. Acılarımızın üzerine gölge düşürmeyelim. Toplum olarak, millet olarak çok büyük badireler atlattık. Bugünkü sıkıntılarında üstesinden el birliği ile geleceğiz. Bize bu acıları yaşatanları unutmayacağız, ama birbirimize sımsıkı tutunarak yarınlarımızı inşa edeceğiz. Hüzün varsa, umutta var. Bu gece dualarımızla ümit ekelim.