Sözün erdeminden, sözün hikmetinden mahrum, çok ve boş konuşan insanların arasında dilsiz kalmak, sağır olmak kaçınılmaz bir mukadderat olarak karşımıza çıkıyor. Sözün şehvetine kendini kaptırıp, saatlerce olduğu yerde tepinen insanlara tahammül etmek için başka bir yol bulamıyorum.
Ne konuştuğunu, neyi neden konuştuğunu bilmeyen bir insanla anlaşmak çok zor. Her şeyi dere tepe dümdüz konuşan, daldan dala konan insan ile iletişim kurmaya gayret etmek, konuştuklarından bir anlam çıkartmaya çalışmak zaman kaybı olur.
Konuşmak için konuşanın, ne söylediğinin bir önemi yoktur. Yeter ki konuşacak ortamı bulsun, bilmediği şey, yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Konuştuklarına göre amel yapacağını beklerseniz büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız.
Bu duruma muhatap kaldığınızda yapacağınız en güzel şey, yanınızda bir çöp sepeti taşımanız olacaktır. Konuşma bitince çöp sepetiniz muhtemelen ağzına kadar dolu olacaktır. En kısa zamanda, çöp sepetini boşaltmazsanız, bir yenisi geldiğinde boş laflar ya ortalığa dağılır ya da hamalı olmak zorunda kalırsınız.
Çok konuşan insanın sözü kıyl-u kaldır. Oysa medeniyetimizde söz, mana ve hikmete büründürülmüştür. Söz yücedir, hatırlıdır, muteberdir. Söz bir kez ağızdan çıktımı karşılığı, geri dönüşü olmaz.
Söz kesmek, kavilleşmektir. Sevdamız sözle başlar, aşkımız sözle dile gelir, aile birliği sözle kurulur. Ticaretimiz bir söz üzerine bina edilir. Söz, hal ve efal ile sigortalanmıştır.
Sözü ayağa düşürmek, ruhsuz bir kelime yığını haline getirmek, anlamsızlaştırmak şimdilerde toplumda hızla yayılan çağın bir hastalığı halini aldı. Kime güveneceğinizi şaşırıyorsunuz.
Gelişen teknoloji ile konuşmaların, verilen sözlerin kayıt altına alınması bile bu hastalığın yaygınlaşmasının önünde bir engel teşkil etmiyor.
İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar amma velakin ne konuştuklarını bilenler ancak bu sırra nail olurlar. Sözün bir anlamı yoksa söz şifa değilse, derttir. Derdin devası sükûttur. Arsızla, arsızlıkla yarışamazsın.
Bugün artık konuşa konuşa ihtilafa düşen, anlaşmazlıklarını büyüten bir toplum hâline geldiğimiz kesin. Laf ebeliği, laf yarıştırmak bir meziyet halini almış durumda. İşin içinde yarış varsa, konuşmada bir kazanan ve bir kaybeden var demektir. Bu durum anlaşmazlıkları gidermez, tam tersine körükler, büyütür.
Hâsılı kelam, hal dili, kal dilinden daha fasihtir. Eline ve diline sahip olmak lazım. Sözün hikmetine nail olanlar ,”Bütün pişmanlıklarım söylediğim sözlerden oldu, söylemediğimden hiç pişman olmadım” buyurmuş.