info @ istanbulungazetesi.com

NASİPSİZLER!

KÜRT SORUNU adı altında uluslararası kamuoyu oluşturup, güzel vatanımızda 40 yılı aşkın süredir iç savaş senaryoları hazırlayan, Türkiye’nin eyaletlere ayrılmasını arzu eden garabet bir güruhla karşı karşıyayız.

Masumane istek ve temenniler ile sözde DEMOKRATİK taleplerde bulunanların isteklerini hangi ruh haiyle, hangi gerekçelerle sınırladıklarını, dolaylı yoldan veya direkt kimlerin taşeronluğunu yaptıklarını halkımıza iyi anlatmak vatandaşlık ve kardeşlik hukukumuzun gereğidir.

Söylemlerde esası usule yenik düşürmemek gerekir.

ETNİK kökeninin gururu ile yaşamak her insanın erdemli davranış biçimidir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onurunu taşımak ise şerefindendir.

‘Mukaddes
Vatanımız, toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlar, bir tarih boyunca onun uğrunda kendini tarihe verenlerindir’
sözünün muhatabı da HALKLARIN bizzat kendisidir.

Vatanımız Anadolu’nun dört bir yanından gelerek şehit düşen dedelerimizin bizlere KUTSAL emanetidir, emanete ihanetin şerefsizlik, namussuzluk, onursuzluk olduğunu çok iyi bilen HALKtan ihanet bekleyen hainler HALKI kendileri gibi bilme gafletindeler.

Bayrağımızın Hilal-i Tevhidi, Yıldızı İslamın beş şartını, dedelerimizin kanlarının karışması ile rengini oluşturduğunun şuurunda olan KÜRT kökenli kardeşlerimizden ÖZ VATANlarına, DEVLET ine, Yüzlerce yıllık ÜMMET kardeşliğine ihanet edeceklerini düşünenleri kötü bir sonun beklediğinden eminim. Güzel vatanımızın dört bir yanını yıllarca karış karış gezmiş , KÜRT kökenli binlerce kardeşimle gönül muhabbeti yapmış biri olarak bu gerçeği gönlümün derinliklerinde hissetmekteyim.

Kaos umudu ile bekleyenler bölünüp parçalanıp yutulacağımızı düşünenler kardeşlik hukukumuzun içindeki manevi bağların kuvvetini ve kudretini bilmekten bihaber olanlardır.

KÜRT asıllı kardeşlerimizin gönül dünyalarındaki manevi zenginliklerini bilemeyen ateistlerdir.

En üzücü olan ise geçmişin çirkinliklerini bahane ederek KÜRT SORUNU başlığı altında çözüm arayanların, geçmişin çirkinliklerini yaşatanların taşeronluğunu yapıyor olmalarıdır.

Geçmişte Yaşasın HALKLARIN kardeşliği diyenlerin uğradığı zulumleri unutmadık.

Bir sağdan bir soldan astık benzetmesi ile zulmun dini, meşrebi, etnik kimliği olmadığını milletçe gördük ve yaşadık.

O günlerde yapılanlara destek olan Siyonizm ve Emperyalizmin temsilcisi ülkeler bir an önce DEMOKRASİ ye dönün uyarısı ile adeta tiyatro oynadılar.

Günümüzde ise geçmişin çirkinliklerini ayaklar altına alan, geçmişte yapılanlardan dolayı halkından DEVLETİ adına özür dileyen, ötekileştirici, ayrıştırıcı kanunları, kararnameleri komple kaldıran LİDERE karşı vefasızlık bekleyenler KÜRT kökenli canlarımızın damarlarındaki asil kanın kalplerindeki İMAN' ın şurunda olmayanlardır.

Resimde görüldüğü üzere 4 Mevsim 7 iklimi olan Cennet vatanımızın bütününde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşının hakkının olduğunu kabul etmeyenler gaflet halindedir..

Vatanımızda yetişen tabaktakilerin ortak adının MEYVE olduğunu bilen.
Farklı Etnik kültürde olan yurttaşlarımızın ortak adının İNSAN olduğunu kabullenenler ,
hepsinden ayrı bir huzur alamıyor ve Allah’ın lütfettiği ayrı bir zenginlik olarak göremiyor ise, kendini ilahi teraziye koyup bu halden kurtulmak için alemlerin rabbine el açarak,
"Ya rabbel alemin bizlere layık gördüğün CENNET vatanın her bir karış toprağına benim yurdum deme şansım varken, her bölgede verdiğin nimetlerden özgürce kendi toprağımın ürünleri gibi faydalanmak hakkına sahipken, dört bir yanındaki ormanlarda, doğada temiz havayı solumak NASİBİ elimizin altındayken neden şeytan ve havarilerinin peşinden giderek tek bir kültürün üstünlüğüne inanarak yaşama arzusuna bürünmüş NASİPSİZLER den oldum.

Bizleri istikametin doğrultusunda yaşanlardan eyle.

783562 km 2 olan öz yurdumuza parya eyleme"
diyerek Allah'tan ŞİFA istemesi lazım.