Yaşadığımız çağda, kelimelerin anlamlarının içinin boşaltıldığına ,çokça şahit oluyoruz. Bu kelimelerin başında, sevgi, aşk, barış ve demokrasi geliyor.
Demokrasi ve barış kelimelerini dillerinde pelesenk edenlerin ağızlarından kan, gözyaşı ve zulüm kustuklarını Irak’ta, Suriye’de, Libya’da kısacası yaşadığımız coğrafyada gördük.
Demokrasi ve barış kılıfı altında savaş ve silah pazarlayanlar, sevgi ve aşk gibi herkes tarafından anlamlı bulunan duyguları, kapitalist ekonominin pazarlama teknikleri olarak kullanıyorlar. Sevgililer gününde bu yazımın konusu kullananlar değil, kullanılanlar. Hesabi olanların değil, hasbi olanların sevgililer gününü yazacağız. Ama artık onlarda o kadar hasbi değiller.
Biz farkında olmayabiliriz ama milyonlarca insan yaşadığının, varlığının birileri tarafından bilinmesini, sesinin işitilmesini, boşa yaşamadığının birileri tarafından hissettirilmesini bekliyorlar. Senede bir gün bile olsa şüphesiz bu beklentinin karşılığını bulması önemlidir. İnsan varlığı işitilmeye, hatırlanmaya ayarlı. Bu açıdan bile olsa sene de bir gün anasını, babasını, eşini, sevdiğini hatırlaması anlamlıdır.
Sevgililer günü, sevenlerin, aşkı bulanların günü. Aşkı bulanlar için senede bir gün bir anlam ifade edebilir ama sevipte kavuşamayanlar da var, sevipte söylemeyenler de var. Leyla’nın kalbinden Mevla’ya hicret edenlerde var.
Vuslata erememiş kişiler için her gün sevgililer günü. Üçyüzaltmışbeş gün sevdiğini unutamayanlara, sevgililer günü ancak yarasına tuz eker.
O halde sevgililer gününü, seven ile sevilenin, âşık ile maşuk’ un gözünden ayrı ayrı okumak gerek. Hem aşkı tarif etmek gerek.
Bir gün Aziz Nesin bir köylüye “Aşk “ nedir diye soruyor. “Bunda bilemeyecek ne var diye sesleniyor köylü”. “Bir oğlan bir kızı ister verirlerse evlenir vermezlerse âşık olur.” Hepsi bu kadar diyor köylü. Aşkı vuslat halinin bir türlü gerçekleşmemesi olarak görüyor.
Kızı verirlerse senede bir gün bir çiçekle çalarsın Leyla’nın kapısını, kızı vermezlerse her gün dualarla açarsın Mevla’nın kapısını. Aşk; Leyla’dan Mevla’ya açılan kapı olur.
Hakiki sevgiler, pazarda alınıp satılmaz. Seven, sevdiği ile sevgili olabilmişse, birlikte geçirdikleri her an sevgililer günüdür. Seven için sevgili en büyük hediyedir. Hediye şefkatle bakan gözdür, hissedebilen kalptir, merhametle yoğrulmuş kelamdır. Hayırla yâd edilen hatıralardır. Birlikte yapılan iyi niyetlerdir.
Baştan dedik ya artık sevenle, sevilenlerde artık o kadar hasbi değil. Bu devir sevginin değerini akşam eve gelirken sevdiğinin gözünde değil elinde, kalbinde değil cebinde arayanların devri.
“Bu sığlaşma beraberinde kullan “at” kültürünü de beraberinde getiriyor.” Her yıl seven ile sevgililerin çok sık değiştiği bir çağı yaşıyoruz. Bir çiçek ile yeşeren sevgiler, bir sam yeli ile kuruyor. Bir daha ki bahara kadar hatırlanmayı bekliyorlar.
Sevmeyi bilmeyenler, sevilmeyi istiyorlar. Oysa sevilmek aslında sevmektir. Aşk; âşık ile maşukun BİR olmuş halidir. BİR olamayan seven ile sevilen, yaşadıklarını birbirlerine hatırlatmak istiyor. Birisi duysun, görsün istiyor. Unutulmak istemiyor. Bu yüzden senede bir gün bile olsa sevdiğinin eline ve cebine dokunmak istiyor.
Sevgililer gününüz kutlu olsun. Ey sevilmek istediğim! Senede bir gün bari gör beni, duy beni...