Sorunlu ve Sorumsuz Gençler
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki; insanları sorgulatmayan, sadece zevk almasını, üretmeden tüketmesini salık veren sayısız uyarıcıların işgali altında metamorfoza uğratılıyoruz. Kuşkusuz bundan en çokta gençler etkileniyor. Ne olacak bu gençliğin hali aslında çok eski bir serzeniştir.
Taa M.Ö dördüncü asırda yaşayan Sokrates gibi bir düşünür bile “Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır” demekten alamamış kendini. Sümerlerden kalan çivi yazılarında, “Şu gençliğin hali ne olacak?” anlamına gelen yakınma sözleri bulunduğunu biliyoruz. Bizde aynı yakınmalarla zaman zaman karşı karşıya kaldık. Ama kıymetli okuyucularım sanırım sizde bana katılırsınız. Hiçbir zaman toplum, aileler bu kadar sorunlu ve sorumsuz gençlerle yüzleşmemiştir hiç.
Birçok anne ve babadan ’da defa eten işittim. Çocuklarımızla aynı evin içinde birer yabancı olarak yaşıyoruz. Çocuğumuzla iletişime geçemiyoruz. Sadecebizden bazı talepleri oluyor. Onları karşılıyoruz ve hizmetlerini görüyoruz. Onun dışında odasının kapısını kapatıyor kendi yalnız dünyasında çırpınıyor. Çırpındığının farkındayız ama yardım edemiyoruz. Kapı pencere yüzümüze kapalı.
Oysa biz çocuğumuz daha iyi eğitim alsın, daha iyi bir hayat yaşasın, bizim yaşadıklarımızı onlar yaşamasın diye ne istedilerse yaptık. Telefon istediler aldık, bilgisayar istedi aldık, bisiklet istedi aldık, ‘tatile gideceğim’ dedi, boğazımızdan kestik gönderdik. Biz yemedik ona yedirdik. Ne istediyse verdik. Şimdi bizi dinlemiyorlar ve daha kötüsü beğenmiyorlar. Anne babaya sevgi yok saygıda yok. Kardeşler arasında iletişim yok. En son bir yakınım oğlu için bana telefon açtı biraz dert yandı. Bende ona dedim üzülme yalnız değilsin. O yangın hemen hemen her evi sarmış durumda.
Şu an haz ve hız çağında yaşıyoruz. Gençler bireysel hazlarını idealleri olarak seçmiş durumdalar. . Bireysel hazlarına mümkün olan en kısa zamanda ulaşma gayretleri onları birer hız tutkunu haline sokuyor. Toplumun sorunları, toplumun mutluluğu, ailenin sorunları, ailenin mutluluğu gibi empati ve sorumluluk yükleyen her şeyden olabildiğince uzak duruyorlar. Bu yüzden olsa gerek gündüzleri geceyi, geceleri gündüzü yaşıyorlar. Olabildiğince toplumdan, aileden kopuk yaşıyorlar.
Dışı hoş, içi boş bir gençlik. Alabildiğine bencil, empatiyoksunu bir gençlik. Eskiler, eskimeyenler derler ya:
“Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş” tamda böyle bir gençlik. Baba bütün servetini evlatlarının yoluna harcayıp adam olsun diye gece gündüz dua ederken ne yazık ki oğlu adam olmayı Adam (Smith) olmak olarak anlamış. Vahşi kapitalizmin aile terbiyecisi olarak kendini görüyor. Kendinin ki zaten kendinin, ailesinin elinde olanında tek varisi gibi görüyor kendini.
Oysa vermek, paylaşmak erdemli insanların işidir. Aileye saygı, topluma saygı, kardeşlerini sevip saymak hep üstün olan, tazim gösterilenlerin bir vasfı olmuştur.
Gençler :
Hz. Mevlana “Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini şaşırmayasın” diyor. Eli öpülesi büyüklerimizde böylelerine “Tosbağa kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş” diyorlar.
Silkinin kendinize gelin. Sizi siz olmaktan çıkaran o uyarıcılardan uzak durun. İnternetten, sosyalleşmeniz önündeki en büyük engel sosyal medyadan biraz uzak durun. Yoksa bir gün yalnızlık sendromu “Tik Tok” diye kapınızı çalar.