info @ istanbulungazetesi.com

TAKİYYE'YE SON DARBE...!

İlk çağdan gelinen bugünkü çağa teknoloji ve bilim çağı denmektedir.
Acaba ifade özgürlükleri ilk çağlarda daha mı adap ve edep ölçüsü içinde söyleniyordu?
*Yoksa özgür ifade kavramı özürlü ifade kavramına modern çağda mı dönüştü?*

Bazı kültürlerin insanlarının yiğit, mert, edepli olma, adaplı davranma, haya içinde yaşama biçimine sahip olmaları üstünlük hali sayılmayıp gereklilik olarak görülürken çocuklarına öğretmek istedikleri en onemli değerlerin başında gelirdi. Onlar için bu doğrultuda gelecek nesiller yetiştirmek zenginlik demekti.

Kişinin altın kabzalı silahı ile en keskin nişancı olması üstünlük olmadığı gibi en kaliteli oku en iyi yayı kullanması da üstünlük sayılmazdı. Esas olan her ikisinide doğru hedefe, doğru maksatla edep, adap ölçüsü içinde merhamet duygusu ile kullanılmasına dikkat edililmesi olurdu. Doğru söz maksada uygun olmayan, edebe aykırı şekilde kullanılmış ise önce sözün gerçek sahibi adına, sonra itham edilen kişi adına topyekün üzüntü duyulurdu.
Bunların hiç birisi cezasız kalmazdı. Bugün en hafif gibi görülen kınama cezası eski zamanlarda sokağa utanarak çıkmaya sebep ağır ceza sayılan hallerdi. İşte bu hallere haya etme (utanma) denirdi.

Günümüz modern çağında toplumun ortak değerlerine destursuzca, edepten, hayadan yoksun ifadeler kullanarak hakaret eden insanları bazılarının cesur, eyvallahı olmayan, nitelikli insan olan havasına sokmaları modern çağın yozlaşma halini göstermektedir.

Modern çağ veya teknolojik çağ dediğimiz bu dönemlerde insanlık için yol haritası sayılabilecek özlü sözleri kendi ihtiras ve hırsları noktasında maksadını aşarak kullananların derin üzüntüsünü aklı selim düşünen herkes hissetmektedir.

Gündemde en çok konuşulan Çerkes atasözünün anlamı, özünde ele alındığında çok takdire şayandır. Çocuklarına bu sözün özü üzerinden topluma faydalı insanlar olmalarını, insanca hal ve davranışlar içinde bulunmalarını, sahip olacakları makam, mevki ve mekanda insan olma erdemliliği içinde hareket etmelerini öğreten bir sözdür.

Kıssadan hisse almayıp demokratik teamüller içinde seçilen CUMHURUN BAŞKANINA, arkasından giden sevenlerine, cumhurun kendine ve temsil makamına zımni yoldan olsa da hakaret babında söylenildiği gerçeğini saklama gayreti Milletin algılama zekasını küçümseyen beyhude bir haldir. Bu davranış biçimi ve ifadelerin kullanıldığı ortam, toplumsal barışa zarar vermeye katkı sağlamak anlamını içermektedir. Özgür iradesiyle seçme hakkını kullanmış insanlara karşı yapılan destursuz, edepten yoksun, maksadını aşarak ifade edilen laftır.

İçlerindeki kin ve nefretle dolu duygularını çağ dışı metotlarla ifade etmeye çalışan bu TAKİYYECİ zihniyetler deşifre olduklarını bilmenin stresi ile son salvolarını ağır tahrik dillerini kullanarak gerçekleştirmek istemektedir. Bilmedikleri ise TAKİYYEYE SON DARBENİN 15 Temmuz'da vurulduğu gerçeğidir.

Yunus Emre ne güzel söylemiş;

*SÖZ OLA Kİ AĞULU AŞI, YAĞ İLE BAL EDE*