info @ istanbulungazetesi.com

1961'li yıllarda başlayıp 1974 yılında şekillenen, adına mahsus Asgari Ücret Komisyonu, 2002 yılına kadar adından da anlaşılacağı üzere en düşük ücreti verme, tespit etme komisyonu olarak kurulmuştur. O dönemlerde asgari ücrete % 80'leri aşan zamları yapanların HALKçı ilan edilmesi için her türlü gayret gösteriliyordu. Halbuki asgari ücret yıllık % 120'leri geçen enflasyon altında adeta eziliyordu. Temel tüketim maddelerindeki alımlar her geçen yıl torbalara daha az giriyordu. Bir yıl önce aldığınız süt, et, peynir, zeytin, ekmek, yağ, sebze ve meyveyi aynı oranda almayı bırakın, azalarak tedarik edilebiliyordu. Elektronik eşya alımı emekçiye uzak, bankalara bulaşmak ise en büyük tuzaktı. İnsanların sosyal hayattan beklentileri yok denecek kadar azdı. Avrupa’dan yaz aylarında gelecek akrabalar beklenir, onlar vesilesiyle memleketine, tatile gidenler küçümsenmeyecek kadar fazlaydı. Emekçilerin çocuklarının yüzü oyuncak getiren Almancı amcalarıyla güler, ağızları onların getirdikleri çikolata ve şekerlerle tatlanırdı. Sünnetleri berberler, doğumları tecrübeli büyükler yapardı. Yurt dışından gömlek, mont, elbise, hediye geldi mi büyüklerin yüzü gülerdi. Neden asgari ücretle hiç bir şey yapılamazdı? Çünkü devlet kendi giderlerini karşılayamıyor, IMF denen illete bulaşmış, sadece faiz ödüyor. Kamuya ait binalar eskiyor, artan nüfusun ihtiyaçlarına cevap verecek faaliyette bulunamıyorlardı. Batan bankalar, grevlerle daralan veya kapanan işletmeler, çoğalıyordu. Sokaklarında çöpten, çamurdan, çukurdan geçilmeyen şehirlerde yaşanıyordu. Kanalizasyon yok ve giderler foseptikten parayla alınıyordu.
Halkımız park, yeşil alan ve spor alanlarından yoksundu. Sadece ekonomisi yüksek olan insanların yaşadığı bölgelere götürülen hizmetler vardı. İSTANBUL’da Bakırköy, Florya, Beşiktaş Yeşilköy, Suadiye, Fenerbahçe bölgelerinde yaşam için fırsatlar imkanlar oldukça fazlaydı. Asgari ücretli ne yapsın. Oralara gitmek ayrı bir masraf. Oralardan faydalanmak ayrı bir masraf. Evinden işine, işinden evine gitmekten başka çaresi olmayan insanların yaşadığı İstanbul’un
Kasımpaşa’sından milletinin bağrından çıkan bir genç önce Büyükşehir’de, sonra büyük ülkede milletinin teveccühü ile görevlere layık görüldü. Genç ve idealist olan kişi Roman kardeşlerimizin kızanı, Karadenizli vatandaşlarımızın uşağı, Anadolu insanının USTA’sı DAVA arkadaşlarının REİS’İ, Dünya Mazlumlarının UMUDU oldu. Arkadan, sağdan, soldan, içten dıştan, havadan karadan her türlü hinliği gördü. Ama inandığı HAK, güvendiği HALK onu yalnız bırakmadı. Güçlükleri aşmasına yardım etti. Güzel yurdumuz tek tek yazmakla bitmeyecek her alanda ivme ivme mesafe kat etti.
Tabiiki aksaklıklar, eksiklikler, yetersizlikler oldu. Ama hedef belliydi. Gelişen Dünya’da büyüyen TÜRKİYE olmak. İşte bu minvalden hareketle arkadaşlarına hedeflerini göstermiş, hedefe kilitlenmişlerdi. ASGARİ ücret komisyonunda bulunan arkadaşlarına dünyadaki rekabet koşullarını ücretlerin maliyetler içinde olması gereken ideal seviyelerini dikkate alarak emekçinin haklarının korunmasını, istemişti. İşverenlerin üretimde sürekliliğini, rekabette yarışabilirliğinin dikkate alınması konusunda hassasiyetini gösteriyordu.
Bunun içinde temel tüketim maddelerindeki alımların artmasına dikkat edilmesinin üstünü vura vura çiziyordu. Diğer taraftan Bakan arkadaşlarına sosyal projeler, sosyal desteklerin artması talebini iletiyordu. Bu sebeptendir ki Türkiye’mizde Devletimiz Avrupa’da yapılan sosyal yardımların üstünde yardımlar yapan, halkının ücretsiz faydalanabileceği aktivite merkezleri oluşturan hale geldi. Kısacası ülkemiz sınıfsız toplumda yaşamaktan rahatsızlık hissedenlerin olduğu, Dünya 5’ten küçüktür diye düşünen emperyalist zihniyete sahip olanların huzurlu yaşayamadığı ülke konumuna geldi. Emekçilerimiz, devletinin hizmet açığını kapatacak harcamaları yapacak imkanlara sahip değildi. Kısacası Devlet dolaylı yollarla halkına, emekçisine sürekli yenilenen, gelişen faaliyetleri ile destek olmalıydı ve oldu. Tabiiki bu duruma bana ne kardeşim ben direk cebime girene bakarım diyerek karşı çıkanlar da oldu. Halkın iktidarının başı ülkemizin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak Bu tür serdemiçleri realist bir yaklaşım olarak görmedi. Popülist davranmadı. 2023’e kadar hedeflerimizden vazgeçmeyeceğiz. En ufak bir sarsıntıda altında kalmayacak kadar güçlü bir ÜLKE, En şiddetli yumrukla bile yıkılmayacak DEVLET. En sinsice oyunla bile Bölünmeyecek MİLLET olma sevdamızı diri tutacağız diyordu.Bu gün asgari ücret komisyonuna AZAMİ ücreti tespit edin diyen bir lider ile koşullar dikkate alınmıştı.
Sadakat, liyakat, ehliyetle süren 27 yıllık siyasi çalışmalarımda, Kars, Diyarbakır, Edirne ,İstanbul bölgelerinde, ülkemin bir çok yöresinde halkına olan sevgisine bizzat şahit olduğum halkın İktidarının Başkanının 2023 TÜRKİYE’sinde Asgari Ücret Komisyo’nun adını bugün sözle ifade ettiği şekliyle değil, resmiyette AZAMİ ÜCRET KOMİSYONU olarak değiştireceğinden şüphe duymamaktayım. Günde 5 vakit huzuruna durduğu HAK’ının karşısında onurla durmanın emeğe saygı, mazluma sahip çıkmakla geçtiğini bilen; maddeye misafir manaya esir bir lidere sahip olduğuna inanan biriyim. Vefalı HALK’ına hakettiği huzuru yaşatmayı herkesten çok istediğine hiç şüphem bulunmamaktadır.
Yüce Rabbim Devletimizin bereketle gelen varlıklarını daim etsin. Bereketi israf etmeyen, Kurumsallaşma yı öncelikle yen, Bereketli gelirlerini milletin ve insanlığın kurtuluşu için harcama gayretinde olanların sayısını artırsın. Yükü herkes karınca kararınca üstlensin ve yüke İhlasla, liyakatla omuz versin. Bir olalım, iri olalım, diri olalım,
insanım diyen, insanlığını bilenlerle kardeşçe, huzurla yaşayalım, GEÇMİŞİ UNUTMAYALIM, GELECEĞE UMUTLA BAKALIM. İnşallah.