turancevik @ gmail.com

Bir sen eksiktin…

Son birkaç yıldır, virüs bizi köşe bucak kovalıyor. Yakaladığı yerde sanki ümüğümüzü sıkıp bizi tuş edecek gibi güreşiyor. Ölümün soğuk nefesi gibi ensemizde geziniyor. Yarımızdan, yarenimizden bizi ayırmak için,türlü tevür şekillere bürünüp önümüze çıkıyor.

Hayatı; aşksız -şevksiz, tatsız -tuzsuz, bizi; yarınlara umutla bakmaktan mahrum bırakıyor. Öyle ya yarın eğer hayata veda edeceksek, bugün güzel bir yemek yemenin, ya da yarenlerle demli bir çay eşliğinde muhabbet etmenin, ya da güzel bir kitap okumanın, son yazını yazmanın anlamsızlığı ruhumuzu istila etmiş durumda.

Bu belirsizlik hali, geleceğe umutla bakamama hali, irademizin gelişen olaylar karşısında aciz kalışının ruhumuzda açtığı derin yaralar, hayata eskisi kadar sımsıkı sarılmamızın önündeki engeller…

Bir sinemaya, bir tiyatroya gidememek, bir dostunla keyfince vakit geçirememek, bir yakının acısını, sevincini paylaşamamak, bir dostun omuzuna yaslanamamak…

Bizi hayatın zorluklarına karşı hazırlayacak, koruyacak, hayata bağlılığımızı güçlendirecek doğal antibiyotiklerden mahrum bırakıyor.

İnsanoğlu ümitle yaşıyor. Tam ufukta bir ışık göründü, tam bu kâbus havası ha bitti ha bitecek diye umutlandığımız anda, sanki o dakikaya ayarlanmış saatin alarmı çalıyor ,yeni bir kâbusla yarınlara uyanıyoruz.

Bir yanda bombalanan şehirlerden çalınan siren sesleri diğer yandan deprem oldu milyonlarca insan öldü ölecek diyen deprem tamtamlarının çaldığı o soğuk sesleri duyuluyor.

Yav! bir durun arkadaş, bir mola verin. Bir salgın bitmeden yeni bir felaketin kapımızı çalıyor olmasının verdiği düş kırıklığıyla mücadele etmek zorunda kalmak, zorunda bırakılmak bizi fazlasıyla yoruyor.

İnsanı umut yaşatır, korku öldürür. Sabah akşam insanlığa korku pompalayarak alabileceğiniz herhangi bir yol yok. Bütün insanlık olarak biz bir aileyiz. Bir kader ortaklığı içerisindeyiz. Bakın işte Ukrayna’da çalan siren sesleri her gün hepimizin evinden, tenceresinden duyuluyor.

Hepimiz, pandeminin korkusundan kendi sığınağımıza çekildiğimiz yerden azıcık başımızı çıkarmaya niyetlendik karabasan gibi yeniden çöktünüz üstümüze. Bir yandan bomba sesleri çınlıyor kulağımızdan, diğer yandan deprem tamtamları çalıyor ardımızdan.

Sizin yaydığınız korkudan, endişeden, rahatsızlıktan bütün insanlık nasibini alıyor. Karadenizli sanatçı İsmail Türüt’ün sözüyle Erzurum’da kar yağsa Rize’de insanlar üşüyor. Kiev’e bomba düşse, dünya sarsılıyor işte. Suriye’deki enkazın altında bütün insanlık kaldı.

Gelecek korku salarak, korku pompalayarak inşa edilemez. Umutların yeşermesi lazım. Gelecek ölülerlerle, ölündüren fikirlerle inşa edilemez.