HESAP UZMANI
Keşan’da 6 yaşlarında torunu ile pazarda su satan 70 lerindeki teyzeye soruyorum. “Teyzem bu yaşta neden su satıyorsun , sosyal yardımdan faydalanmıyor musun?”
“A be kızanım faydalanmaz mıyım?, gören gözüm , duyan kulağım, yürüyen ayağım, tutan elim , konuşan dilim var. Allah devletimize zeval vermesin,
Her şeyi de devletten beklemiyecez ya !”
Sarıkamış’ta 9 ile 12 yaşlarda altı kız çocuğunu benim vesilem ile Çamkar Otel’de sayın Cumhurbaşkanımız ile görüştürmüştüm uzun süren sohbetin sonunda Cumhurbaşkanımız sözcü kızımıza soruyor, “benden bir isteğiniz var mı?” . “Tayyip amca kulağınıza söyleye bilir miyim?” diyor. Adeta dizlerimin bağı çözüldü. Görüşmeyi ben sağlamıştım, beni övse sıkıntı , anlamsız bir şikayette bulunsa ayrı bir sıkıntı ? Siyasette genelde bu sıkıntılar çok olur , şikayet edilen kişi kendi üzerime düşeni yapsaydım bu durum başıma gelmezdi demeden direkt başka suçlu arar, bu durum bazıları için ise üstün zekasının meyvesidir.
Kızımız Cumhurbaşkanımız’ın kulağına söyler söylemez Karadenizli sertliğine dönen cemali ile “Hüseyin Çelik beyefendiyi bağlar mısınız? “ dedi.
Bakanımız bağlandı soru gelince rahatladım . “Hüseyin bey biz bilgisayarları Türkiye genelinde 4 ay evvel dağıttık.
Sarkamıştayım evlatlarımız bilgisayar istiyor. “
Gelen cevap ile “Mülkü amirimize sordu bilgisayarlar size ulaşmadı mı? “ 4 ay evvel geldiğini dağıtımda aksilik yaşadıklarını öğreniyor.
Siyasetin sorumlularına gerekli uyarıyı yaptıktan sonra
sözcü kızımıza dönüp: “söyle bakalım neden kulağıma söyledin ?” dedi.
“Tayyip amca bizim köylerimize yollar yapıldı. Kömürümüz kapımıza geliyor. Babam öldü sigortası yoktu anneme para bağlandı, abim ümiversite okuyor ona burs verildi , yurtta kalıyor.
Servis kapımızdan alıyor okulumuza götürüp getiriyor.
Kitaplarımıza yemeğe para vermiyoruz.
Ben bunların hepsini söyleseydim gazeteci amcalar yazmazdı.
Sarıkamışta çocuklar bilgisayar istiyor diye yazarlardı “ dedi.
Tayyip bey kızımıza sarıldı bana döndü ve “ Bahaddin görüyorsun değil mi daha yapacak çoook işimiz var...!” dedi.
Kars Susuz Büyükçatak ve Küçükçatak köylerinin 20 yıllık Kan davaları olduğunu özellikle annelerin çok mutsuz ve umutsuz olduklarını her gün bir acı haber alacakları korkusu ile yaşadıklarını öğreniyorum.
Genel Merkez Teşkilat Başkanımız Mustafa Ataş beyefendinin desteği ile barış görüşmeleri için çalışmalara başladık. Ekipte Bayburtlu , Diyarbakırlı , Bosnalı ve mübadele göçmeni bir kardeşim vardı.
Görüşmeler 4 ay gece gündüz mekik dokuyarak geçti. Son hamle kalmıştı Cumhurbaşkanımız’ın köylerin muhtarları dahil her köyden 5 kişiyle görüşmesi halinde sürece çok faydalı olacağı bilgisini Teşkilat Başkanımıza rapor etmiştim.
Çok kısa sürede, üç saat geçmeden birer kişi ekleyerek her iki köyden 6 kişilik isim listesi istenmişti.
Bu kadar yoğunluğunun içinde Tayyip bey görüşmeleri yapmıştı.
Gönlümün derinliklerinde iz bırakan görüşmeyi paylaşmayı vicdani ve insani sorumluluğumun gereği olarak düşünmekteyim.
Küçük Çatak Muhtarı Başkanımız ile yaptığı konuşmada ricada bulunmuştu, bugüne kadar yıllardır DEVLET imizin desteklerini alamıyoruz “ vallahi başkanım biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz ? “ demişti.
Başkanımızın cevabı şefkat tokatı gibi muhtarın gönlüne nakşetmişti.
“Muhtarım sizler yurdumuzun dört bir yanında olan her vatandaşımız gibi bizler için çok kıymetlisiniz , fakat bir konuyu atlıyorsunuz biz KATİL DEVLET değiliz.” dedi ve ekledi
“ Koordinatörümüz barıştığınızı, sevgi ve muhabbet ile selamlaştığınızı söylesin geçmişten bu güne tüm haklarınızı alacaksınız.”
Keşan’da ayakkabı boyacısı sırım gibi delikanlı, bayram sabahı camiden çıktı boya sandığının başına gitti. Bayram boyunca kazanacağı nevalesini belki usulu içinde sunarım diye düşündüm .
Bayramlaştık 3 çocuğu varmış , gayet ölçülü bir şekilde “bayramı evinde geçirmek ister misin?” dedim. “BANA HERGÜN BAYRAM. “ cevabını anında vermişti.
“Nasıl yani..?” demiştim.
“Kendimi bildim bileli haram yemedim, yalan konuşmadım , kul hakkına girmedim , elimden geldiğince dinimin gereğini yaptım. Sen şimdi kendini düşün , BANA HERGÜN BAYRAM anladın mı ?”
Adeta mahçubiyetten dilim tutulmuştu.
Hayattan bir ders daha almıştım , yanımdaki kardeşlerime dönüp şunu söyledim.
“Acaba bu fani hayattaki en iyi HESAP UZMANI Su satan teyze mi ?
Boyacı kardeşimiz mi ?
Kavga olmasın , kan akmasın , analar ağlamasın diye günde beş saat uykuyu kendine reva görmeyen Cumhurbaşkanımız mı?
Devletinin onurunu herşeyin üstünde gören Sarkamışlı kızımız mı ? “
Yoksa ....?