Biri okur, biri yazar. Biri duygu ve düşüncelerimizi lisan-ı kal ile muhataplarına ifade edilmesini, diğeri bütün insanlığa miras bırakılması için kalemin şahitliğinde kâğıda yazıyla derç edilmesidir. Kalemin yazdığını, kelam dile getirir, kelamın dile getirdiğini kalem yazar.
Kelam ve kalem kardeşliği aynı ananın dünyaya getirdiği ikiz çocuklar gibidir. Kelam erkektir, kalem dişidir, üretkendir. Kalem anadır, nesilden nesile kelamı taşır.
Ayrıca, her varlığın kendine ait bir lisanı vardır. O lisanla kendi aralarında konuşurlar, anlaşırlar. Lisan- hal ile de konuşurlar, lisan-ı kal ile de konuşurlar.
Kuş, kuşla, koyun kuzuyla anlaşır. Arslan’ın kükremesini bütün hayvanlar âlemi lisan-ı hal ile anlar.
Lakin her varlığın kalemi yoktur yazı yazamaz, yazdığını okuyamaz. Cenab -ı Hak yalnız insana, kalem tutma, yazma ve okuma kabiliyetini bahşetmiştir.
Kalem tutan el, şairin elinde şiir olur âşıkların yüreğine yazılır. Yazarın elinde roman olur, Leyla ile Mecnun olur, dilden dile dolaşır. Doktorun elinde merhem olur, bir yaraya deva olur. Mimarın elinde yuva olur, bir gönle saray olur. Matematik olur, yaş olur, yıl olur, tarih olur, icat olur. Fizik olur, astronomi olur, keşif olur.
İlim kaleme bağlanmış.
Bir büyüğümüz, kalemsiz cebi sökün atın derdi. Cebin süsü kalemdir, cüzdan değil diye birçok kez tekdir aldım. Bu yüzden cebimizde kalemimiz yoksa yanına yaklaşmazdık. Şimdi daha iyi anlıyorum kalemsiz insanın eksikliğini. Kaleme sahip olmayan insanların istikbalinin olamayacağını, kalem taşımanın bir ibadet olduğunu bugün söyleyebiliyorum.
“Söz uçar, yazı kalır”. İnsanoğlu unutkan bir varlık olduğu için bu unutma zaafı kalemle giderilmiş.
Kalemi elinden bırakan ,okumayan ,hayattan firaridir
Kelam ve kalem kardeşliği asırları birbirine bağlayan en büyük rabıtadır. Birçok medeniyetlerin, kültürlerin, dinlerin günümüze kadar varlığını sürdürmesinin taşıyıcı kolonudur bu kardeşlik. Dilden kaleme, kalemden kâğıda, kâğıttan dile, oradan binlerce yıl süren, bugüne taşınan bir serüvenin adıdır bu kardeşlik.
İslam'ın ilk emri oku olan bir dinin mensuplarının kelam ve kalem kardeşliğini yeterince anladıklarını sanmıyorum. Bu makaleyi de, acaba bu kardeşliği dilim döndüğünce, kalemim yazdığınca okumayan firarilere ulaştırabilir miyim diye yazdım.
Allah insana maksat ve meramını ifade edebilmesi için konuşabilme yetisini, fikir ve düşüncelerini bütün insanlığın hizmetine sunabilmesi için kalem nimetini bahşetmiş.
Kâinat bir kitap, yeryüzü bir defter, insan bir kalem. Okumayı bilen anlar, tefekkür eder ve yazar. Kendi ömrünün müellifidir. Okumayı bilmeyen, yazmasını da bilmez, kalem tutmasını da bilmez. Kendi ömrü bir varmış, bir yokmuş mertebesindedir.
İnsan akıl ve idrak sahibi bir mahlûktur. Ömür defterini ziyan etmeyelim.