MİLLETİN MESELESİ..!
Terörsüz TÜRKİYE yolunda DEVLET beyin ulvî çağrısı ile gelinen noktada meselenin KÜRT meselesinin çözümü olarak değerlendirilmesi bin yıllık kardeşlik hukukumuzun üzerine kül dökmektir.
Gelecek nesillerin hafızasında kalacak kötü bir mirastır.
1914 Çanakkale savaşında emperyalist güçlere karşı canları pahasına şehit olan Osmanlı ordusunun kahraman askerlerinin kimler olduğunun isimleri şehitliklerde mevcuttur.
Şehitlik girişinde şu ifadeler yazmaktadır;
"Bu Vatan, toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır, uğrunda kendini tarihe verenlerindir"
Yani Anadolu topraklarının sahibi, uğrunda kendini feda eden milletin kendisidir.
Bu mücadelede maksat
açık ve net bellidir.
DEVLET-i EBED MÜHLET' in baki kalması.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün vefatından günümüze kadar, Türkiye emperyalizmin tam sömürgesi haline getirilmek istenmiştir.
Emperyalistler ve işbirlikçileri hedeflerine sahip olacaklarına inandıklarında, AYDIN'dan yiğit bir yörük evladı çıkıyor, milletimizin güvenini kazanıyor % 53 oyla iktidar olma şansını elde ediyordu.
Menderes ve arkadaşları 10 yıllık iktidar sürecinde, milletimizin kutsallarına gelen engelleri kaldırmıştı.
Ezan kaidesi ile okunmaya başlanmış, Kuran eğitimleri serbest bırakılmıştı.
Ekonomi ile ilgili güçlü adımlar atılmış.
Türkiye Vakıflar Bankası kurulmuştu.
"Köylü Milletin efendisidir" sözüne yakışır şekilde tarımda makineleşme çalışmaları hayata geçirilmişti.
Yeni sanayii tesisleri inşaa edilmişti.
Türkiyenin gayri safi hasılası % 9 oranında büyümüştü.
Ne yazıkki 27 Mayıs 1960 darbesi ile Güçlü Türkiye gidişatına pranga vurmuşlardı.
Adnan Menderes ( AYDIN YÖRÜK TÜRKÜ)
Fatih Rüştü Zorlu
( İSTANBUL Aslen Artvin li)
Hasan Polatkan
(ESKİŞEHİR
Kırım Tatarı)
17 EYLÜL 1961’de
İmralı’da idam edilmişlerdi.
Devlet etnik zulum yapıyor olsaydı , memlekete fayda sağlamış etnik kimlikleri öz ve öz Türk oğlu Türk olan, Başbakanı ve Bakanlarını İDAM etmezdi.
Şu anda aynı adada esir olan terörist başı yıllardır yaşıyor ise, karşı çıktıkları devletin HUKUK devleti olmasındandır.
Geçmişte sorun DEVLET' te değil DEVLET' in içine sızmış işbirlikçi hainlerdedir.
Son 23 yıldır aynı DEVLET' in şemsiyesi altında emperyalizme karşı DEVLET MİLLET EL ELE, GÖNÜL GÖNÜLE büyük Güçlü TÜRKİYE yolunda hedefe doğru soğukkanlı adımlarla gidilmektedir.
Rahmetli Menderes halkın teveccühü sayesinde demokratik tahammüller sonucunda 10 yıl iktidarda kaldı.
O dönemin yönetimlerinin Emperyalist , Siyonist işbirlikçileri KAPİTALİST zihniyete sahip olan Patronların, Bazı basın yayın organlarının, muhtelif dinamiklerin işbirliği ile DEVLETİMİZİ küçültmeye, kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışmışlardı.
Amaç belli, Böl Parçala ,Yönet, Sömür.
Bu durumun farkında olan yurtsever fidanlar ‘Kahrolsun Siyonizm , Empeyalizm , Faşizm derken , milyonları arkalarına alacak kıvama gelmişlerdi.’
Bu durum bölüp, parçalayıp , yönetip sömürmek isteyenler için büyük bir tehlikeydi.
Bu direnci kıracak planlar hayata geçirilmeliydi.
Gençliği fraksiyonlara ayırmak, aralarına fitne sokmak TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE sloganından uzaklaştırmak için işkenceler yapıp topluma gözdağı veriyorlardı.
Günümüz Türkiyesinde bu sloganları başkomutan milletiyle birlikte tüm dünyaya haykırıyor.
Bu haykırıştan dolayı bir tek kişinin yaşam hakkı kısıtlanmıyor.
Bu uyanışa dur diyecek , direnci kıracak, Vatan , Bayrak , Devlet aşığı milliyetçi gençlerin fitilini atelşlemeleri gerekiyordu. Başarılı olmuşlardı. Milliyetçi gençler kominizm geliyor inancı ile çatışma ortamına çekiliyordu.
Gençler 12 Eylül darbesi ile ceza evinde bir araya geldiklerinde nasıl bir kumpasın içine girdiklerini çok geç anlamışlardı.
TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE sevdası taşıyan, KAHROLSUN SİYONİZM diyen fidanlar , ‘TÜRKİYE DÜŞMANLARI, VİRAN OLACAK, TÜRKİYE BÜYÜYÜP TURAN OLACAK’ diyen yiğitler dar ağacına layık görülmüşlerdi.
Onlarca genç asıldı hiç birinin etnik kimliğinin önemi yoktu . ‘Bir sağdan bir soldan astık’ pişkinliği ile nice canlara kıyıldı.
İlerleyen zamanda yeni strateji gelişti ASALA denilen Ermeni terör örgütü üzerinden toplumsal travma yaşatmak istediler, kahraman konsoloslarımızı şehit ettiler.
Herşeye Rağmen DEVLET EBED-İ MÜHLET diyen aslan parçaları üstlendikleri ulvi görevler ile Asala’nın tetikçilerini yöneticilerini tek tek geberttiler.
Ayrılıkçı zalimler , TÜRKLER yarına bırakıyor ama yanına bırakmıyor korkusuna düştüler.
Toplumda özgüven arttığını görünce Asala’yı lav ettiler.
Devletin içine sızdırılmış, bazı kamu yöneticileri üzerinden ülkenin Doğu ve Güneydoğusunu mahrumiyet bölgesi ilan ettiler.
Ne yazık ki psikolojik sorunu olan , yöneticilikte disiplinsiz davranan , fıtrat olarak hukukun üstünlüğünü değil makamın üstünlüğünü doğru bilen, kamuda görevli bir çok kişiyi sürgün cezası olarak bu bölgelere yönetici yaptılar.
Bu kişiler planlı veya nefsi davranışları ile halk üzerinde hukuksuz işler yapmaya başladılar.
Töresel suç işleyenler , kaçaçıklıkla geçinenler , ehliyetsiz araba kullananlar , ruhsatsız silah taşıyanlar hepsine Adaletin önüne çıkmadan kimi yargısız infaza tabii tutuldular. Kimi işkence lere maruz kaldılar. Kimileri ailelerinin önünde darp edildiler, Cem Karaca dinliyor diye bir TÜRK genci nasıl bir muamele gördüyse, KÜRTçe müzik dinlediği için aynı muameleye maruz kaldılar. Bunların hepsi önceden planlanmış senaryonun parçalarıydı.
Sonra bu hukuksuzlukları, Kürtler üzerinde devlet zulüm yapıyor, kürtleri yıldırarak topraklarını terk etmelerini istiyor algısını yaymaya çalıştılar.
Asala terör örgütünün yerine kurulan PKK’nın üst düzey teröristleri Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde el bebek gül bebek, bölgeye yönetici olarak götürülmek üzere hazırlanırken, onuru kırılmış, annesi , babası , kardeşinin gözlerinin önünde işkence görmüş gençleri kandırıp dağa götürdüler.
Rahmetli Özal’la birlikte sorunların çözümü süreci başlarken , öncesinde EŞREF BİTLİS Paşanın şehit edilmesi, Özal'ın vefatı ile oyunlarının bozulmasına ramak kalmışken, terörü bitirme süreci sekteye uğrattılar.
Oyunun farkına varan mütedeyyin bölge halkı, Rahmetli Erbakan hocanın koalisyonda olduğu dönemde devletin şefkatli yüzüyle muhatap olmuşlardı. Belediyelerde REFAH PARTİSİ’ne ezici oy artışı ile sandıklarda destek verdiler.
Bu gelişmelerden dolayı, ÜMMET kardeşliği tabanında MİLLET olarak güçlenildiğini görüp rahatsız olanlar,
28 ŞUBAT MUHTIRASI ile post modern darbeyi yaptılar.
Erbakan hocayı istifaya zorladılar.
Kahraman halkımız 2002 yılındaki teveccühü ile RECEP TAYYİP ERDOĞAN liderliğinde AK PARTİ' ye hükümet olma fırsatını verdi.
Güzel vatanımızda yeni bir süreç başladı.
Stratejik metodlarla , büyük, güçlü Türkiye ülküsünde Tek VATAN Tek BAYRAK
Tek DEVLET
Tek MİLLET şiarı içinde Dünya’ya adalet sağlayacak güce sahip olmanın adımları atılıyordu, bu süreç bölüp parçalayıp yönetmek isteyen zalimler için korkulu süreçti.
Devamında DEVLET-İ EBED MÜHLET oluşumu önderliğinde 650 Milyonluk Türk Cumhuriyetlerin birliği oluşacaktı.
1.5 Milyar müslümanın ümmet kardeşliği ekseninde birleşmesiyle, Dünya beşten büyüktür sözünün özü hayata geçecekti.
Bu durumun farkında olan zalimler boş durmuyordu , her türlü oyunla haince planlarını yapıyordu.
IMF boçlarının bitmesi ile Gezi olayları başlamıştı.
Demokatikleşme süreci çukur olayları ile sekteye uğratılmıştı.
Rusya Büyükelçisine yapılan terörist saldırı , Rusların savaş uçağının düşürülmesi hali, ayakkabı kutuları ile kaos planları.
Ergenokon yaftalaması ile komplo teorileri.
Devlet ve Millet arasına fitne sokup kargaşa çıkarma gayretleri fayda etmemişti.
Devamında tarih boyunca görmediğimiz en büyük TERÖR operasyonu için tetiğe bastılar, Peygamber Ocağı dediğimiz Askeri karargahlarımıza sızan, Mehmetçiğimizin kıyafetine bürünen emperyalizmin, siyonizmin tetikçileri FETÖ Terör Örgütü’nün işbirlikçileri üzerinden darbe girişiminde bulundular.
Yüce Rabbimizin inayeti , Başkomutanın dirayeti ,VATANSEVER kolluk kuvvetlerimizin, Kahraman Miletimizin sadakati ve cesareti ile darbe başarısız olmuştu. Darbecilerin sonu gelmişti.
Devletimiz dağlarda toplu iğnenin ucunu vuracak otoriteye sahip olunca, asaletine yakışanı yapmış , dağdaki kandırılmış gençlere, son bir kez şefkat elini TERÖRSÜZ TÜRKİYE inancı içinde uzatmıştır.
Yıllardır çadırlarda nöbet tutan , yürekleri yanan annelerin yüreklerine su serpmek, acılarını dindirmek için DEVLET beyin yaptığı anlamlı çağrıya BAŞKOMUTAN ve kamoyu destek oldu.
Bu süreç etnik bir kimlik üzerinde uygulanan zulmun ortadan kalktığına inanılarak hayata geçirilmiş bir süreç değildir. Topyekün milletimizi kapsamaktadır,ırk ayrımı gözetmeksizin MİLLET' imiz yıllardır mağduriyet yaşamıştır.
Analar ağlamasın , yürekler dağlanmasın.
Bu çözümün tüm tarafları şu ifadeleri kullanarak fitneye sebebiyet vermemelidir.
"MESELE Kürt meselesinin değil, terörsüz TÜRKİYE' de MEMLEKET meselesinin, MİLLET' İN meselesinin çözümüdür"
Geçiş ise KİFAYETSİZ DÜZEN den,
daha demokratik ADİL DÜZEN'e geçiştir.
Bir gerçek var ki, terörsüz TÜRKİYE sürecine, katkı sağlayan herkesi tarih hayırla yad edecektir.