Şehirler herkese açık eğitim ve öğretim veren üniversitelerdir. Üniversitenin hangi bölümünden okuyup mezun olacağına veya devamlı olarak öğrenci kalacağına sen karar verirsin. Şehirler, kitapsız bir kütüphane, defter, kalem ve silginin kullanılmadığı birer okul gibidirler.
Bu okuldan mezun olanlar şehrin beyefendisi de olabilir, şehrin şarlatanı da olabilir. Şehri imar ederken nesli ihya edende olabilir, şehri tahrip ederek neslinde bozulmasına neden de olabilir. Bu açıdan şehir hem öğretmendir, hem öğrencidir. Ne öğretirsen, nasıl bir şehir inşa edersen, kendini de, neslini de o şekilde inşa etmiş olursun.
İnşa ettiğin şehrin binaları, kurumları, sokakları, meydanları bir anlamda toplumun yaşayış biçimi, inançları, değerleri hakkında bilgi verir.
İnançlarıyla var olan bir toplumun şehirleri, inandığı değerler, mabetler etrafında şekillenmiştir. Çarşıları, pazarları, meydanları bu mabetler etrafında kurulur. İstanbul’da Sultan Ahmet Meydanında yürüyüşe çıkan bir turist, daha ilk elden şehrin kimliği hakkında bilgi edinecektir.
Gökdelenleri, finans kurumları, Alışveriş Merkezleri etrafında kurulmuş şehirler, kapitalist bir toplumla karşı karşıya olduğumuzun en büyük nişaneleridir. New York’un caddelerinde gezerken orada yaşayan toplumun kültürel kodları hakkında da bilgi sahibi olursunuz.
Kominizim ile özdeşleşmiş şehirler, devasa büyüklükte meydanlarıyla, tören alanlarıyla, anıtlarıyla kendisini gösterir. Çin’in meşhur Tiananmen meydanından Pekin’e bakarken herhalde buranın bir özgürlükler şehri olduğuna hükmedemezsiniz.
Ama artık şehirlerde, içinde yaşayaninsanlar da kendi ruhlarını kaybederek giderek birbirlerine benzemeye çalışıyorlar. Özellikle kapitalizmin rantına teslim olan toplumlarla birlikte şehirlerde başkalaşıma uğramaya başladı. Zıtlıkları kendi içerisinde barındırır hale geldiler.
Özellikle İslam uygarlığının beşiği sayılan şehirler ’de bu tehlike her geçen gün artıyor. Eğer bir şeyler yapılmazsa bu şehirler, İslam uygarlığının, şehirlerin geçmişten bugüne taşıdığı ruhun öldürüldüğü mezarlıklar haline çevrilecek.
Konya’yı Konya yapan Mevlana’dır. Mevlana’yı gölgeleyecek hiçbir yapının inşa edilmesine, Mevlana’nın ruhunu incitecek hiçbir kültürün yeşermesine müsaade edilmemelidir. Mekke ve gökdelenler yan yana getirilebilir mi? O Mekke şehri ki Allah’a tam teslimiyetin, boyun eğişin, yakarışın, kul olmanın idrakine varışın bir şehridir. Kapitalizmin, rantın nişanesi olan gökdelenlerden mağrur bir şekilde, Beytullaha meydan okurcasına diklenip durmanın anlamı var mı?
Şehrin yöneticileri” şehrül eminler”, şehir planlamacıları, şehrin kimliğine uygun bir şehir planlaması geliştirmelidirler. Mutlaka belediyelerde, İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne bağlı “estetik atölyeleri” kurulmalıdır. Yapılan mimari projelerin, şehrin estetiğine, şehrin ruhuna uygun olup olmadığını incelemelidirler.
Şehirler bugünün öğrencisi, yarının öğretmenleridir. “Ne ekersen onu biçersin”. Şehirler; insanları değiştirir, dönüştürür. Fikirler yeşerir ve kök salar, bilgiler artar, düşünceler değişir ve zedelenir. Toplumun velileri de buradan çıkar, delileri de buradan çıkar. Şehrin karakteri, içinde yaşayan insanların davranışlarında temerküz eder.