info @ istanbulungazetesi.com

Yıl 1995 Ankara’da Refah Parti’li belediyelerin fuarı var, Tuzla Belediye Başkan Yardımcısı, İBB Meclisi Genel Kurul üyesiyim. Fuara katılma ile ilgili stand ve sunum sorumluluğu bana ait.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ustamız Recep Tayyip Erdoğan, Rahmetli Erbakan Hocamız da fuarı ziyaret edecekler. Hepsinin içeride geçirebilecekleri sürenin 2 saati geçmeyeceğini düşündüğümde 3’er dakikadan en fazla 12 stand ziyaret edebilirlerdi.


Bizim stand alanımız m2 olarak küçüktü, bu sebeble çok aykırı bir şey yapmalıydık ki burada ne oluyor deyip bizi ziyaret etmeliydiler. Tabii ayrıca bütün herkesin ilgisini cekeceğimizden şüphemiz yoktu.

Üretim, Planlama, Maliyet analizi, İşletme yönetimi uzmanı olmanın birikimini kullanmanin zamanıydı. Benimle gece gündüz çalışacak, uf puf demeyecek işinin aşığı olan İyi bir reklamcı bulmalıydım. Bosna Sancaklı olan arkadaşım Yuli reklamın işletmecisi Muharrem Bilaloğlu’na gitmiştim. Derdimi anlatınca her şey para değil, sen yeter ki ne yapacağımızı söyle demişti. Muharrem; yurtsever, yozlaşmamış, sosyal demokrat biriydi. Emindim konuya vakıf olduğunda çok hoşnut olacaktı. Günlerce gece yarılarına kadar çalıştık. Çok sınırlı bütçemiz vardı. O dönemde İller Bankası paylarımız bile kesintilere uğruyor, ödemiyorlardı. Her taraftan elimiz kolumuz bağlıydı. Projenin taslağı ortaya çıktığında, “Ben para falan istemiyorum, İşte gerçek devrimcilik, sosyal demokratlık, inanç sahibi olmak bu, sözün özünü yapanları yıllarca bekledik takiyye yapmayanları özledik” demişti.
Ben de motive olmuştum.

Vurucu sloganı standımızın üstüne ışıklı ve ilgi çekmesi için 360 derece döner şekilde hazırladık...


"TUZLA BELEDİYESİ BÜTÇESİNİN 5 KATINI DAĞITIYOR" ekonomide mantığı olmayan bir sloganı yazmıştık. Başkanımız İdris Güllüce Bey’e ilk sunumu yapmıştım çok etkilenmişti. Fuara az zaman kaldı, yetiştirmek lazım demişti.

Nihayet Fuar açıldı ve biz standımızı minik ama çok şık yapmıştık.


Beklediğimiz oldu. İlk önce Melih Bey geldi. “Arkadaşlar bu ne yahu, bütçenin beş katı dağılır mı? Bırakın beş katını çeyreği bile dağılmaz” dedi, yine de “Hele bir anlatın bakalım” deyince...


Bölgemizde kanalizasyon yok bütün evler foseptik kullanıyor. Biz göreve gelir gelmez ücretsiz vidanjör hizmetleri verdik. Toplam konut sayısının foseptik için ödediği şu kadar para halkımızın cebinde kaldı.

Halk ekmek fırını kurulunca fırıncıların zam talebi olmadı. Günlük 100.000 ekmekte şu kadarlık zammı engelledik. 30.000 ekmeği fırıncılardan % 20 daha ucuz olarak ihtiyaç sahibi halkımıza büfelerde sunduk. İlk defa askıda ekmeği başlattık.

Çok hızlı şekilde sağlık polikliniği kurduk, koruyucu hekimlik hizmetleri ile birlikte Doğum kliniğimiz, Göz, KBB, Diş muayenesine başladık. Param yok diyenin beyanını esas aldık ücret almadık. Olanlardan özel kliniğin 5 katı aşağısında döner sermaye için ücret aldik, binlerce vatandaşımıza hizmet verdik. Şu kadar para ceplerinde kaldı.

Halk otobüsleriyle ucuz taşımacılık gerçekleştirdik.


Alo tamir, Alo Çevre, hizmetleriyle şu kadar ihtiyaç sahibi yoksul vatandaşımızın ceplerinden çıkacak paranın yerine hizmetleri ücretsiz yaptık diyerek diğer avantajlı hizmetleri anlatacakken, şimdi anladım gerçekten çok mantıklı bu durumda 10 katını dağıttık deseniz yine kabul ederdim, tabii ki bunları yıla vurduğunuzda müthiş bir yekün diyerek tebrik edip stanttan ayrıldı.

Rahmetli hocamız ve diğer misafirlerimizin de standımızı ziyaretlerini sağlamıştık. Çok yoğun gelen ziyaretçilerimizin teveccühünü almıştık.

O günlerde nerdeyse ümüğümuzu sıkan baskıcı unsurlar hizmetlerimizi engellemek için her türlü inliği yaparken , bizler aksine daha çok çalısiyor, yilmiyor, rehavete ermiyor tabiri caizse neredeyse sineğin yağını çıkarıyorduk.
Zahmetli günler ve zorluklar insanların ufkunu açıyordu. Sanki günümüzde rahatlık olunca yapılan hizmetlerin farkına varılmıyor , icraatlerin üzerine kül serpilmeye çalışılıyor, algı ile insanlarımızın gozune perde cekip, düşüncelerini bulandırmaya çalışıyorlar.
Huzurla kalalım, sağlıkla yaşayalım, günümüz Türkiye’sinde emekle elde edilen kazanımlara objektif olarak bakalım, yapılanlari daha geniş perspektiften toplumsal ele alalım, yiğidin hakkını yiğide verelim inşallah.