flztkl54 @ hotmail.com

HUZUREVİNDEN EVLATLARA

Bu hafta sizlerle gözyaşlarımın yüreğimi delip geçmesine sebep olan buruk ziyaretimin notlarını paylaşmak istedim.

İnsanın senede bir gün kendisinin özel günü olarak addedilen o ad gününde, genel itibariyle coşkulu ve kutlu anmalar tercih edilir.

İnsanın kendine şifa olacak ve huzur katacak ortamlarda olması düşünülür...
Ben de öyle yaptım!
Zaafım olan yaşlıları ziyaret etmek istedim.

İçeriye girdiğimde bizleri heyecan ve umutla bekleyen, ancak bir o kadar da buruk çınarları gördüğümde yüreğimde bir "cız" sesi oluştu.

Tedirgin ve çekingen olan anneler ile göz göze geldiğimde göz bebeklerim doldu.

Selamlaşıp hâl hatır ettikten sonra, içlerinden birine "size sarılabilir miyim?", diye sorduğumda, "Tabii yavrum! Başka kimimiz var ki sarılacak?", dedi.
Sarıldık!
Rahmetli anneciğimin toprağına sarılır gibi sarıldım.
Sanki oradaki anneler ile tanışıyormuşuz da, gurbetten gelen evladı gibi sımsıkı sarıldık.

Elimi hiç bırakmayan bir elden, çok daha ötesi duruyordu avuçlarımda...

"Kızım ellerin buz gibi... Hasta mısın?", dedi.
"Biraz üşüttüm galiba..." diyebildim sadece...
İliklerime kadar üşüdüm, yüreklerindeki hasretin buzulundan...

El ele göz göze sohbete başladık.
"Annem var mı bir istediğin?", dedim.
"Kızım vefat etti, mezarına her zaman gidemiyorum, benim için ziyaret eder misin?" diyerek, sorumu yanıtladı.

Hayatın yaşanmışlığı yüzündeki kalın çizgilerin arasına yazılmış olan buruk ifadesi ve nemli gözleriyle "kızım, 'Kara Tren' türküsünü çok severdi, söyleyiverin de dinleyim".
Ah be teyzem! Ne yaptın sen?
O kara trenin dumanıyla yerle yeksan ettin bizi...

Bir başka annemiz ise:
"Evlatlarım ile görüşmüyorum. Mezar yerimi aldım, mezar taşımı bile yaptırdım. Sadece ölmesi ve gömülmem kaldı. Kendi işimi kendim gördüm. Annemizin mezarını yaptırdık rahatlığını hayırsız evlatlara yaşatmak istemedim. Ben yaşarken burda olmayan evlat, ölünce bilse ne bilmese ne... Gelse ne gelmese ne..."
İçimde cız eden hissiyat artık yerini yangın yerine bırakmıştı.
Ne yerdeydim ne de gökte...
Arafta kalmış gibiydim.

"Ne olur bizi unutma! Gene gel tamam mı? Anneciğine dua ederken bize de dua et! Ölürsek huzurevindeki annelere de dersin."

Yaşarken hayır dua alan evlatlar olmak, anne babasının yaşarken değil de, öldüğünde sadece toprağına sarılıyor olmak ne büyük bir acı...
Dünya ahir yüz karası ve belası...

Efendimiz (S.A.V) ne güzel İfade etmiş:
"Allah-u Teâlâ'nın rızâsı, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır."

Öf demeyi bile revâ görmeyen hâk, bunca kırgınlığı ve âhı nasıl hoş görür?

Âh değil, dua alan yüz akı evlatlardan olmak duasıyla, vesselâm!