DOĞU AKDENİZ SALGINI
Corona virüsü salgınından Avrupa’da en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Fransa’da Nisan ayında gündem Charles de Gaulle’dü…
Askeri gemide corona virüsü salgını patlak vermiş ve önce grip olarak başlayan hastalık birçok mürettebata bulaşmıştı.
Zorlu hava şartları ve sert rüzgar sebebiyle mürettebatın grip olduğu düşünülse de gemiye gelen sağlık ekipleri iki denizcide corona virüsü tespit etmişti. Gemide bulunan diğer denizcilere de yapılan testler sonucunda gemideki 1760 insandan 1046’sında corona virüsü tespit edilmişti.
Denizcilerin, Brest kentinde ikmal yaptıkları sırada bir restorandan corona virüsünü kapmış olma ihtimali üzerinde duruluyor. Gemideki hasta mürettebatın birçoğunun yoğun bakıma kaldırıldığı belirtilirken gemi Toulon limanına gelerek temizlendi.
Doğu Akdeniz’e gönderilen gemide son kontrollerin yapıldığı ve Covid-19 riski olmadığı belirtilirken yetkililer, “Derslerimizi aldık” açıklamasını yaptı.
Fransa baskı oluşturmaya çalışıp Akdeniz'de hak iddia ederken, kendi mürettebatının büyük bir kısmını ihmalsizlik sebebiyle corona virüse yakalanmasına sebebiyet verdi. Peki bu süreçte Doğu Akdeniz'de neler yaşandı....
DOĞU AKDENİZ GERİLİMİNİN SEBEBİ NASIL OLUŞTU?
Doğu Akdeniz’deki gerilim aslında 2000’li yılların başında Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz kaynaklarının bulunmasıyla başladı…
Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Suriye, Mısır ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yaparken KKTC’yi yok saydı.
Türkiye, konuyu Birleşmiş Milletler’e yansıtsa bile Rum Kesimi 2007’de 13 adet arama sahası oluşturarak petrol şirketlerine ruhsat vermeye başladı.
Türkiye de Doğu Akdeniz’de kendi ekonomik bölgesinde TPA’ya arama ruhsatları verdi. Fakat Rum Kesimi’nin 13 parselindeki 1, 4, 5, 6, 7 numaralı parsellerin bazı bölümleri ile Türkiye’nin TPAO’ya izin verdiği bölgelerle kesişti.
Yaşanan gerilim 2010’lu yıllarda bölgede hidrokarbon yatakların keşfedilmesi ve uluslararası birçok enerji şirketinin bölgeye akın etmesiyle tırmandı…
ABD’nin Noble ve Exxon Mobil şirketleri, İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri Rum Kesimi’yle yaptıkları anlaşmalarla bölgede faaliyetlerini sürdürdü.
Türkiye-Kıbrıs arasındaki gerginliğin boyutu, 2010’dan itibaren Doğu Akdeniz’de zengin hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi ve uluslararası büyük enerji şirketlerinin bölgeye akın etmesiyle birlikte daha da arttı.
Exxon Mobil’in adanın güneyindeki 10’uncu parselde doğal gaz aramaya başlamasıyla gerilim tırmanırken Ankara, ilk sondaj gemisi Fatih’i savaş gemileri eşliğinde Akdeniz’e çıkardı ve kıta sahanlığı içerisinde doğal gaz arama faaliyetlerine başladı.
MEİS ADASI’NA ASKER BİLE YOLLADILAR
O dönemde tırmanan gerilim Doğu Akdeniz’de doğal gaz çıkarmak için yıllardır çalışmalar içerisinde bulunan Yunanistan-Mısır-Rum Kesimi’nin Türkiye ile Libya arasında geçen yıl imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile tırmandı.
Yunanistan ve Rum Kesimi’nin deniz sınırları için planlarını bozan bu anlaşmanın ardından Oruç Reis’in bölgede çalışmalarda bulunması Atina yönetimini rahatsız etti.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmaya karşı olduğunu her fırsatta dile getiren Yunanistan, kendi ekonomik bölgesinin ihlal edildiğini öne sürse de tansiyonu yükseltmekten geri kalmadı. Yunanistan, Mısır ile geçen aylarda bir anlaşma imzalayarak Türkiye’nin tepkisini çekti.
Ankara, Yunan adaları dolayısıyla Yunanistan’ın Akdeniz’de haksız bir şekilde avantaj elde ettiğini ve adaların kıta sahanlığı sayılamayacağını ısrarla belirtirken, Yunanistan da bu konuda geri adım atmak bir yana Meis adasına asker yollayacak kadar provokatif hamleler yaptı.
Oruç Reis’in bölgede arama çalışmaları yapmasına tepki gösteren ülkelerden biri olan Fransa da bölgeye geçen ay içerisinde fırkateyn ve savaş jetleri gönderdi. Fransa ve Yunanistan geçen ay Akdeniz’de tatbikat yaptı. Bütün bunlara rağmen Türkiye geri adım atmayıp aramalarına devam ediyor..