yazarhulyakcay @ gmail.com

KADININ GELİŞİM ÇİZGİSİ 
Türkiye’de ve Dünya’daki Kadın Hareketleri ve Türkiye’nin Gelişim Çizgisi

Kadın hareketlerini; hem iş dünyasına girmeleri hem de genel anlamda belli hakları elde etmeleri açısından değerlendirelim. Kapitalizmin doğumunun gerçekleştiği 15 ve 16. yüzyıllar Avrupa’da bazı fukara kesimi için korkunç ağır yıllardı. Açlık ve yoksulluğun ve işsiz ordularının çığ gibi büyüdüğü bu dönemde, özellikle kadınlar, kitlesel olarak emek pazarına sürüldü.
Daha devrim öncesinde, Fransa’da manifaktürlerde çalışanların büyük bölümünü kadın işçiler oluşturuyordu.
19 yüzyıl, bir önceki yüzyıldan devralınan çelişkiler sürse de toplumsal değişimlerin, devrimlerin yüzyılı oldu. Sanayi Devrimi’yle büyük ölçekli üretime geçildi, toplu ve hızlı üretim ağı kuruldu. Bu dönem, kadınların, erkeklerle beraber emek gücünü satmak üzere evlerinden çıkıp fabrikalara doluştuğu, üretime geniş çapta dahil olduğu bir süreci ifade eder. 19. yüzyılın ancak ikinci yarısında, işçi sınıfının politik ve sendikal örgütlenmesi ilerledikçe, kadınların örgütlenmesinde de gelişme sağlanabildi. Kadınlar iş, ekmek, ücret, kadın işçi sağlığının korunması, annelik yardımı, kadınlar için oy hakkı gibi talepler uğruna hedefleri aynı olmasa da farklı sınıflardan kadınlar bir araya geldiler, mücadele ettiler ve önemli haklar elde ettiler

Bizim Coğrafyamızın emek tarihi ise Batı’daki kapitalist gelişim ve işçileşme süreciyle paralellik gösterememiştir. Osmanlı’da toprağın sahibi devlet olduğundan sermaye birikimi ve burjuva sınıfı meydana gelmemiştir.

Sanayileşme ilk olarak, 16. ve 17. yüzyılda, yabancılar aracılığı ile, dokumacılığın çeşitli kollarında gerçekleşti. Batılı anlamdaki fabrikaya geçiş 19. yüzyıla rastlar. Müslüman kadınların fabrikalarda çalışmaya başlaması ise 1860’lardadır.
Osmanlı’da işçi kitlesinin artık sınıf niteliğini kazandığı dönem, 1870’ten 1908’e uzanan süreçtir. 1910 yılları, çoğunlukla kadınların çalıştığı alan dokuma ve tütün iş kollarıdır.
Osmanlıda ve genç cumhuriyette bir kadın hareketinden söz etmek zordur. 1900 lü yıllardan itibaren Fatma Aliye Hanım ve Halide Edip Adıvar’ın isimlerinin öne çıktığı ve cemiyet tarzı örgütlenmeler yaşanmıştır. Bu faaliyetlerin merkezinde Batılılaşma ve mesleki eğitimler vardır.

İmparatorluğun I. Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkışı, Anadolu’nun işgali, kadınların da etkin olduğu Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayacak örgütlenmelere yol açmıştır.
O zamanlar Türkiyeli kadın yasal olarak siyasal hakları olmasa da politikanın içindedir.

71 ve 80 darbeleriyle işçi hareketi üzerinde baskı kurulur, toplu sözleşme olmak üzere tüm haklar kullanılamaz hale getirilirken, sendikaların kapısına kilit vurulur. 12 Eylül kadın örgütlenmelerini de yasaklar hatta siyasi partilerin kadın kolları kurması yasaklanır.

80’li yılların sonlarında gelişmeye başlayan ve ‘89 Bahar eylemleriyle doruğa çıkan işçi hareketiyle birlikte, diğer toplumsal hareketlerde ve demokratik taleplerde de artış görüldü.

Sosyal politikalar alanında son yirmi yılda yapılan gelişme çizgisine göz atarsak; Fikrin, projenin, politikanın hayata geçebilmesi, organizasyonun kesintisiz ve adilane biçimde işleyebilmesi için büyük bir bütçenin de sosyal politikalara ayrılması gerekiyordu.
Hem medeniyetimizin hem modern disiplinlerin ortak değeri olan “hak temelli” yaklaşım sosyal hizmet anlayışının temeline yerleştirilirdi. Beyaz yakalıdan mavi yakalıya, köyden şehire, fabrika işçisinden ev kadınlarına kadar tüm kadınların emeği kıymetliydi. Alınan tedbirlerle kadın istihdamını artırarak, kadınların sosyo-ekonomik konumlarını güçlendirip eşit işe eşit ücreti yaygınlaştırarak, analık hakkı, doğum yardımı, süt izni gibi konularda düzenlemeler ile kadına karşı ekonomik alanda uygulanan adaletsizliklerin önüne geçmek amaçlandı. İş hayatındaki düzenlemeler gibi ev içi emeğe de saygınlık ve güvence getirildi.

Kız çocuklarının okullaşma oranını artırmak, okuma yazma bilmeyen veya bir nedenle eğitimini yarıda bırakan kadınların okula dönmesi için bir çok proje hayata geçirildi. Bu sayede 2002'de yüzde 79 olan kadın okur yazarlık oranını yüzde 95,3’e çıkarma başarıldı. Kızların okullaşma oranlarını artırmak için “Haydi Kızlar Okula”, “Baba Beni Okula Gönder”, “Kardelenler”, “7 Çok Geç” gibi pek çok kampanya düzenledi.
2002’de kızların okullaşma oranı yüzde 39 iken şu anda yüzde 88. Yükseköğretimde daha büyük bir artış var. Kadınların okullaşma oranı erkekleri geçmiş vaziyette.

Şiddet mağduru veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin engellenmesi maksadıyla tedbir amaçlı
2005’te yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu, kadın cinayetlerine verilen cezaları ciddi oranda artırdı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) yaygınlaştırılarak kadınlara rehberlik hizmeti verildi. Son 10 yılda kadın konukevlerinde çok sayıda Kadın ve çocuk misafir edildi.
Kısa adı KADES olan Kadın Acil Destek Uygulamasıyla şiddet mağduru kadınlara tek tuşla emniyet teşkilatına ulaşma ve hızlı müdahale imkanı sağlandı.

Kadın girişimciliğini teşvik etmek ve desteklemek için son 20 yılda kredi destek programları, eğitim faaliyetleri ve dayanışma faaliyetleri yapıldı. Devletin çeşitli kurumları kadın girişimcileri geri ödemesiz programlarla destekledi. Bu sayede 2021’de KOSGEB desteklerinin yüzde 41’i kadın girişimcilere verildi. Bu sayede kadınlar kendi işinin patronu oldu.

Kadın kamusal ve siyasal alanda görünür ve daha aktif olmalıydı. Başı açık olmayı kural ve normal kabul eden yanlış zihniyetin aşılması, kadınların kanunlar önünde eşit olması, başörtülülerin de hak ve özgürlüklerini özgürce kullanabilmesi için mücadele edildi. Bugün Türkiye dileyenin başını özgürce örttüğü, dileyenin örtmediği, başörtülü milletvekilleri, büyükelçileri, valileri, rektörleri, askeri, polisi, doktoru da olan bir demokrasi ülkesi oldu.