NEZAKET PARÇASI
Japonlar ilginç insanlar. "Orman Banyosu "diye bir güzelliğe insanlığı davet ediyorlar. "Shinrin-Yoku" kendi tabirleriyle. Ben de bugün banyo yaptım ormanda. Sessiz ağaçların arasında, güneşin vakur dokunuşuna şahitlik ettim. Taşların suskunluğunu dinleyerek, yaprakların avuçlarını öperek...
Seçimlerden haberi yok ağaçların. Sosyal medyayı izlemiyorlar, "like" peşinde değiller, "takipçi" kasmıyorlar. Fısıldaştık biraz. "Sizi sosyal medyaya misafir edeyim mi?” diye sordum. Sessizliklerini 'Evet'e yordum. Aldım getirdim buraya.
Hatirlatmami istediler ki söz ağaç gibidir. Yerden göğe uzanır ya ağaç; söz de dudaktan çıkar nefese dolanır, dile çarpar, kulağa doluşur. Nefese ruh üfffler, ölü lafızları diriltir.
Seçim öncesi ve sonrası bir sürü dedikodu zillerinin çaldığını, tek tip menüleştirilip kaselere ayrıldığımızı güzel sözlerin nöbetini tutan ağaçlar da tanık oldu. Taze dudaklar bayat haberlerden fazlasını hak eder. Canlı dile kokuşmuş bağırışlar, çürümüş sloganlar, kirli gıybetler, kurtlanmış çekişmeler hiç değmemeliydi.
Düşüncenin tek tipi, tek yolu, böyle gelmiş'i', böyle geçmiş'i', böyle gider'i, siparişi, ezberlenmiş'i', tek renkli'si, hep haklı'sı, hiç değişmez'i', kopyası, koyu'su', bizimki'si', onunkini, değiştirilmesi teklif edilemez'i olmaz. Düşünce yanılır, düzelir, dağılır ve toplanır. Yapraklar gibidir; tek renk, tek biçim, tek ton olmaz. Farkli olanı kucaklar; öteki'ni itmez. Yeşilse binlerce tonu vardır. Beyaz bile olsa süt beyazı, buz beyazı, kırık beyazı, krem beyazı, serin beyazı, kar beyazı, antik beyazı, kemik beyazı olur.
Kedinde haksızlık payı görenlerin açtığı "çiçekli boşluk" kurtaracak dünyayı. Daima haklı olanların kapattığı kapılar zindana çevirdi seçimlerimizi.
"Herkes" gibi olursan anonimleşirsin; "hiç kimse olursun ".
Seçim mevsiminde "haram, zıkkım olsunmuş, gözünüze dizinize vursunmuşlar.. Alfabetik sırayla çıktı karşımıza.
Tek-tipliğin olduğu yerde bitkisel yaşam vardır. Üniformanın sardığı bedende neşe yoktur. Monotonluk soğukluk, resmiliktir.
Tüy tüy azalıyor bir parçamız...
Kutuda kalan son çikolata, tabaktaki son köfte. Paylaşıla paylaşıla azalan ama son anda paylaşımın önünü kesen parça. Herkes bilir ki bunu alırsa diğerleri mahrum kalacak. Almanca'da özel bir kelimesi var bu parçanın "Anstandsstück"Nezaket parçası.
Kocaman bir tabak yeryüzü ve her lokma nezaket tohumu.
Başkaları da bilet aldığı için uçağımız uçuyor mesela. Başkaları da tercih ettiği için sevdiğimiz restoran orada şahane menüsüyle bizi bekliyor. Uçaktaki cam kenarı koltuğumuzu hiç tanımadığımız ve belki sırada bekleyen yolcular hazırladı bize.
Koltuğunu CAN KENARI seçtin,
Toprağa alçalışın çoktan başladı.
İyi inişler...
İnsanlığı bir kanguru gibi cebimizde muhafaza etmek gibi fantastik isteklere yol açan rahmetimiz hep olmalı.
Koşmak,su aramak ve topuğumuzun vurduğu yerde zemzemi bitirecek bir acziyetle çabalamak isteyen yanımız sürahinin icadını hatırlayıp daha da büzüşmemeli.
Ve insan olmanın verdiği yetkiye dayanarak ironik şekilde bu yazıyı yazıyor yetmiyor ve onu buraya koyuyorum.
İyilerle hizalanmak istiyorum yalnızca. Ölmüş olanlar dışında iyiler kim ? Şimdilik bilmiyorum.